Herkese Merhaba,
Tüm hamilelerde yaşanan büyük bi sorunsaldır bu. Forumlarda, bloglarda, ya da kitaplarda edindiğimiz bilgilere göre kimi çok kilo almış, çatlamış, kimi çok krem kullanmış çatlamış, kimi hiç krem kullanmamış çatlamamış, kimi hiç kilo almamış ama yine de çatlamış! Kimi badem yağı kullanmış, kimi kakao yağı, kimi organik almış kimi eczane ürünleri...
Ben tüm bunları okuduktan sonra doktorumla konuşuyorum ve bana şunu söylüyor: "Kullanacağın kremlerin ve yağların etkisi %1, ailede varsa sende de %99 olur, yoksa zaten olmaz, bu tamamen genetik bir durum. O yüzden deli gibi para harcama bu ürünlere. Karın ve göğüs bölgeni herhangi bi nemlendiriciyle nemli tut yeter" Bunun üzerine "Bebe yağı kullansam olur mu?" dediğimde "Onların içinde paraben ve parafin olduğundan hamileyken kullanmanı önermem. "dedi. Bunun üzerine ben hemen tabi ki de Organik yağlara yöneldim:)
Hemen Soleorganic.com'dan Hamilelikte Çatlak Önleyici Yağ ve ya krem arayışına girdim. Yaptığım ufak çaplı araştırma sonucu yurt dışında çokça kullanılan ve genellikle yabancı ünlüler tarafında tercih edilen Erbaviva markası ile tanıştım. Siparişimi verip, elime ulaştığında ilk tepkimse şöyle oldu. "Bu bildiğin yeşil çay kokuyor, bildiğin saf yağmış bu!"
Şu an için gayet memnunum, ilerleyen zamanlarda görüşlerimi yine bu posta dönüş yapıp yazarım.
Tabi bunlardan sonra Güven Hastanesinde gittiğim seminerlerin birinde gebelikte çatlak oluşumunu engellemek için neler yapabileceğimizi estetik uzmanına sorduğumuzda onun verdiği tepki daha güzeldi:)
sd: Peki gebelikte çatlak oluşumunu önlemek için neler yapabiliriz?
E.U: Hiçbir şey:)
sd: ?!?..
E.U: Arkadaşlar, bunun için bir çok krem ve yağ mevcut ama inanın cildinizin en üst tabakasına sürdüğünüz bu estetici ve gerici kremler hiçbir işe yaramaz. Çatlak oluşumunun sebebi derinin alt tabakalarından kaynaklandığı için derinin üstüne ne sürerseniz sürün faydasız. O yüzden milyonlarca lira harcayıp bir sürü kreme yatırım yapmayın. Ha o bölgeyi illa ki nemli tutmak isterseniz saf zeytinyağı sürün o yeterli olacaktır!
Bunu duyduktan sonra benim aldığım yağ bittikten sonra başka bişe almam sadece zeytinyağ sürerim! Tabi yine de bunun yanında pazarda adı en çok geçen kremler Mustela ve Lierac. Bunları da çokça kişi kullanmış ve kimisi memnun kalmış kimisi kalmamış. Estetik Cerrahın anlattığı bilimsel açıklamadan sonra benim gözümde hepsi sıfırlanmış durumda, artık gerisi size kalmış:)
Sevgiler sevgiler..
sd
21 Aralık 2012 Cuma
Cilt Bakımı için Dolabımda Neler var?
Herkese Merhaba,
Uzun zamandır yapmak istediğim bi posttu aslında bu. Daha öce makyaj ve cilt temizliği için Dr. Hauschka temizleme sütü ve toniği kullandığımı yazmıştım. Ankara'da kışa girmişken ve cildimiz gerim gerim gerilmeye başlamışken en uygun nemlendiriciyi kullanmak farz olmuştu. Eskiden Lancome'un su bazlı nemlendiricilerini kullanırdım ve inanılmaz memnun kalırdım ama bu organik kozmetiğe takmaya başladığımdan beri nemlendiriciden yana da tercihi Dr. Hauschka oldu.
GNC mağazalarında Dr. Hauschka'nın makyaj malzemelerini ve cilt ürünlerini bulabilirsiniz ve aklınızda olsun her ayın ilk hatfası GNC Card sahiplerine indirimleri var ayrıca tam zamanını bilmesem de ara sıra 3 al 2 öde kampanyası yapıyorlar ki çok hesaplı oluyor. O hafta sonu sadece Dr. Hauschka'nın göz altı nemlendiricisi ve kırışık önleyici göz kremini almak için girdiğim GNC'den elim kolum dolu çıktım.
Gelelim bu çantada neler vardı:
Dr Hauschka Ayva İçerikli Gündüz Kremi
Dr. Hauschka El Kremi
Dr. Hauschka Günlük Canlandırıcı Göz Çevresi Kremi
Dr. Hauschka Yüz Temizleme Toniği
Mill Creek Sertifikalı Organik Şampuan
GNC Men's Biotin Şampuan
Ürünlere gelecek olursak, biliyorsunuz ki GNC'nin ürünü hariç diğer hepsi sertifikalı, içeriğinde katkı maddesi, petrol türevi veya paraben gibi hiç bir madde içermiyor.
Yüz Kremini gece yatarken sürmek yeterli olmakla beraber isterseniz sabah makyaj altı olarak da kullanabilirsiniz.
Göz çevresi kremi, göz altlarınızı canlandırmak ve yatıştırmak içindir. Hem nemlendirip hem de erken kırışıklık belirtilerini ortadan kaldırmak için üretilmiş.
El Kremi, bu güne kadar Neutrogene üzerine tanımam derdim şimdi fikrim değişti:) sabah evden çıkarken sürmeniz gün boyu yeterli kılıyor özellikle Ankara'nın bu ayazında!
Mill Creek Şampuan serisi benim için bir ilk olacaktı ve ben Aloe Veralı olanı tercih ettim. Ürünü alırken satış sorumlusu GNC'nin şampuanlarıyla aynı içeriğe sahip olduğunu ancak GNC'nin içinde köpürmesi için konulan maddenin bunda olmadığını söyledi. Yani "bu şampuan köpürmüyor diye çok müşterimiz geri geldi baştan aklınızda olsun" diye beni uyardı. Ben de önemli olan köpürmesi değil , temizlemesi diye düşündüğümden hiç tereddütsüz aldım ve şu an inanılmaz memnunum!
İçerisinde hiç bir katkı maddesi yok, evet köpürmüyor ama saçları yumuşacık yapıyor! Benim saçlarımda röfle+ üzerine boya olmasına rağmen artık saç kremi kullanmayı bıraktım! Doğal içerikli ve yağlı olduğu için ertesi günün akşamında saçı hemen yağlandırmıyor da!
GNC'nin şampuanlarına gelecek olursak, onlar da tamamen doğal içerikli ancak köpürtmek için içine ufak miktarda katkı eklemişler. Ben şu an hamile olduğum için tercih etmedim ama sonrasında kullanılabilir. Bunu eşim için aldık. Mağazada Men ve Women olarak ayırmışlar ama aradaki tek fark kokuymuş. İçerik tamamen aynıymış;)
Dr. Hauschka ürünleri hakkında detaylı bilgi için Soleorganic.com sitesine gidebilirsiniz.
İnstagramda beni "pudisse" olarak takip edebilirsiniz!
Sevgiler sevgiler..
sd
Uzun zamandır yapmak istediğim bi posttu aslında bu. Daha öce makyaj ve cilt temizliği için Dr. Hauschka temizleme sütü ve toniği kullandığımı yazmıştım. Ankara'da kışa girmişken ve cildimiz gerim gerim gerilmeye başlamışken en uygun nemlendiriciyi kullanmak farz olmuştu. Eskiden Lancome'un su bazlı nemlendiricilerini kullanırdım ve inanılmaz memnun kalırdım ama bu organik kozmetiğe takmaya başladığımdan beri nemlendiriciden yana da tercihi Dr. Hauschka oldu.
GNC mağazalarında Dr. Hauschka'nın makyaj malzemelerini ve cilt ürünlerini bulabilirsiniz ve aklınızda olsun her ayın ilk hatfası GNC Card sahiplerine indirimleri var ayrıca tam zamanını bilmesem de ara sıra 3 al 2 öde kampanyası yapıyorlar ki çok hesaplı oluyor. O hafta sonu sadece Dr. Hauschka'nın göz altı nemlendiricisi ve kırışık önleyici göz kremini almak için girdiğim GNC'den elim kolum dolu çıktım.
Dr Hauschka Ayva İçerikli Gündüz Kremi
Dr. Hauschka El Kremi
Dr. Hauschka Günlük Canlandırıcı Göz Çevresi Kremi
Dr. Hauschka Yüz Temizleme Toniği
Mill Creek Sertifikalı Organik Şampuan
GNC Men's Biotin Şampuan
Ürünlere gelecek olursak, biliyorsunuz ki GNC'nin ürünü hariç diğer hepsi sertifikalı, içeriğinde katkı maddesi, petrol türevi veya paraben gibi hiç bir madde içermiyor.
Yüz Kremini gece yatarken sürmek yeterli olmakla beraber isterseniz sabah makyaj altı olarak da kullanabilirsiniz.
Göz çevresi kremi, göz altlarınızı canlandırmak ve yatıştırmak içindir. Hem nemlendirip hem de erken kırışıklık belirtilerini ortadan kaldırmak için üretilmiş.
El Kremi, bu güne kadar Neutrogene üzerine tanımam derdim şimdi fikrim değişti:) sabah evden çıkarken sürmeniz gün boyu yeterli kılıyor özellikle Ankara'nın bu ayazında!
Mill Creek Şampuan serisi benim için bir ilk olacaktı ve ben Aloe Veralı olanı tercih ettim. Ürünü alırken satış sorumlusu GNC'nin şampuanlarıyla aynı içeriğe sahip olduğunu ancak GNC'nin içinde köpürmesi için konulan maddenin bunda olmadığını söyledi. Yani "bu şampuan köpürmüyor diye çok müşterimiz geri geldi baştan aklınızda olsun" diye beni uyardı. Ben de önemli olan köpürmesi değil , temizlemesi diye düşündüğümden hiç tereddütsüz aldım ve şu an inanılmaz memnunum!
İçerisinde hiç bir katkı maddesi yok, evet köpürmüyor ama saçları yumuşacık yapıyor! Benim saçlarımda röfle+ üzerine boya olmasına rağmen artık saç kremi kullanmayı bıraktım! Doğal içerikli ve yağlı olduğu için ertesi günün akşamında saçı hemen yağlandırmıyor da!
GNC'nin şampuanlarına gelecek olursak, onlar da tamamen doğal içerikli ancak köpürtmek için içine ufak miktarda katkı eklemişler. Ben şu an hamile olduğum için tercih etmedim ama sonrasında kullanılabilir. Bunu eşim için aldık. Mağazada Men ve Women olarak ayırmışlar ama aradaki tek fark kokuymuş. İçerik tamamen aynıymış;)
Dr. Hauschka ürünleri hakkında detaylı bilgi için Soleorganic.com sitesine gidebilirsiniz.
İnstagramda beni "pudisse" olarak takip edebilirsiniz!
Sevgiler sevgiler..
sd
Etiketler:
Cilt Bakımı,
Dr. Hauschka,
El Kremi,
GNC,
Göz Altı Kremi,
Göz Çevresi Kremi,
Kırışıklık Kremi,
Mill Creek Şampuan,
Organik,
Organik Bakım,
Organik Kozmetik,
Soleorganic,
Yüz Nemlendirici
18 Aralık 2012 Salı
Kız Bebek Demek Oyuncak Demektir!
Herkese Merhaba,
ee artık bir kızım olacağını öğrendim ya hediyeler, kız isteme muhabbetleri başladı bile.. Haftasonuna kadar ben daha bir çorap bile almamışken bu haftasonu H&M'de şunları görünce dayanamadım! Bunlar 4-6 aylık, kızım bunların içinde jr. Seren Serengil gibi olucak:) Üst leopar hırka, alt asimetrik kesim şifon etek, çok eğlenceli di mi:)
Haftasonu mağazaları bir gezip ön araştırma yapayım dedim. Chicco, Mothercare, Kanz, B&G dışında Zara, GAP, Koton, H&M, LCW, Brandroom gibi markaların da çocuk ve bebek bölümleri mevcut.
aa unutmadan Tommy Hilfiger'ın bebek için alttan çıtçıtlı polo yaka tişörtleri ayrı bi sempatik:) Ayrıca Amerika'nın ünlü markası olan Oshkosh ve Carter's ürünlerini Panora ve Armada'da bulabilirsiniz.
Sevgiler sevgiler..
sd
İnstagramda beni "pudisse" olarak takipleyebilirsiniz!
ee artık bir kızım olacağını öğrendim ya hediyeler, kız isteme muhabbetleri başladı bile.. Haftasonuna kadar ben daha bir çorap bile almamışken bu haftasonu H&M'de şunları görünce dayanamadım! Bunlar 4-6 aylık, kızım bunların içinde jr. Seren Serengil gibi olucak:) Üst leopar hırka, alt asimetrik kesim şifon etek, çok eğlenceli di mi:)
![]() |
Kızımın ilk kıyafeti :) |
Haftasonu mağazaları bir gezip ön araştırma yapayım dedim. Chicco, Mothercare, Kanz, B&G dışında Zara, GAP, Koton, H&M, LCW, Brandroom gibi markaların da çocuk ve bebek bölümleri mevcut.
aa unutmadan Tommy Hilfiger'ın bebek için alttan çıtçıtlı polo yaka tişörtleri ayrı bi sempatik:) Ayrıca Amerika'nın ünlü markası olan Oshkosh ve Carter's ürünlerini Panora ve Armada'da bulabilirsiniz.
![]() |
Tommy Hilfiger |
![]() |
Tommy Hilfiger BabyBoy |
![]() |
Tommy'nin şu gömleğine bakın! |
![]() |
Oshkosh etek muh-te-şem! |
![]() |
Carters etek |
![]() |
Zara'nın bu botuna bayıldım |
![]() |
Zara sneakers son trend! |
![]() |
Carters Boy:) |
![]() |
H&M Baby, kız için olansa pembe:) |
![]() |
H&M Girls |
Sevgiler sevgiler..
sd
İnstagramda beni "pudisse" olarak takipleyebilirsiniz!
Etiketler:
ankara carters,
ankara Oshkosh,
Ankarada bebek kıyafetleri,
bebek alışverişi,
bebek kıyafetleri,
Carters,
gap kids,
kız bebek,
kız çocuk,
oshkosh,
Tommy Hilfiger Kids,
zara kids
Gebelikte bir kriz anı: Dörtlü Tarama Testi
Herkese Merhaba,
Ben artık 19. haftamdayım! Kızım ve ben hızla büyüyoruz! Evet, bir kızım olacakmış!
Etrafımdaki herkesin "senin oğlun olacak" yorumlarına rağmen içerde bi kız büyüyomuş:) O kadar mutlu oldum ki anlatamam!
Bu arada 16. haftada bebeğin 3lü tarama testi yapılıyor. Burda da yine Down sendromlu olup olmama durumuna bakılıp benim kanım alınıyor ve şükürler olsun ki bu da pozitif çıkıyor. Bu aşamadan sonra doktorum 19. haftada 4lü tarama testi yaptırmamı öneriyor. Seçimi tamamen bana bırakıp aslında ne kadar faydalı olacağını söylüyor. Aradaki farkı sorunca aynı gözlemi kendinin de yapabildiğini ancak bu konunun ayrıca uzmanları oldugunu söylüyor. Ankara'da iki isim geçiyormuş Mustafa Salih ve Eyüp Ekici. "Ben bebeği ayrıntılı olarak görüyorum zaten ama bir başka gözün-uzman bir gözün- görmesi daha iyi olur " diyor.
Seçimi bana bıraktıktan sonra başlıyorum araştırmaya. Medicana, Lokman Hekim, Güven Hastanesi, Hacettepe, Ankara Tıp ve Gazi dahil bir çok yerde yaptırabiliyorsunuz. Yukarıda adı geçen iki isim ise bu işle nam salmış. Ankara'da gebe kime sorarsanız mutlaka adlarını biliyorlar. Öze hastanelerle beraber fiyatlar 150-200 tl'den başlayıp,600 tl'ye kadar çıkıyor. Devlet bu ücreti karşılamıyor, çünkü bu yaptırılması zorunlu olmayan tamamen sizin isteğinize kalmış bir muayene. Benim çalıştığım kurum da Güven Hastanesi ile anlaşmalı olmasına rağmen 4lü taramayı karşılamıyor.
Bu arada 4lü tarama testinde bebeğin el, ayak, burun, dudak ve tüm organlarına detaylı bakılıyor. Mongol olma olasılığı için burun kemiğine ya da dudak ayrımına, kalp sorunları için kalbe, böbreklere, cinsel organına, kemiklerinin uzunluğu gibi daha bir çok şeye...
Bunun üzerine ben bir çok arkadaşımın tavsiyesi üzerine Eyüp Ekici'ye gidiyorum. Telefonla randevu alıp benden iki gün önce giden arkadaşımın anlattığı üzere mutlaka bekletilip geç içeri alındığının bilinciyle tam randevu saatimde orada oluyorum. Tam da beklediğim gibi sekreter "randevularımızda yarım saatlik bir kayma oldu,buyrun istirahat edin, sonra alıcaz sizi" deyince basıyorum yaygarayı:) " 1 saat sonra toplantım var, tam vaktinde geldim, beni içeri almak zorundasınız, randevularınızda kayma yaşanmasını müneccim olmadığım için bilemem, arayıp bilgilendirmeniz gerekirdi...." peşine 2 dk. sonra hemen odaya alınıyorum ve zafer benimdir:) Herkes çift olarak gelmiş, ya da anneleri yanında bense eşimin iş seyahatinde olmasından dolayı yalnız gitmişim ve dolayısıyla daha da bi agresifim :)
Doktor aslında Nükler Tıp Uzmanı, yaklaşık 15 dakka boyunca bebeğe bakıyor, zoom yapıyor , baya bi karnınıza bastırıyor. siz de çoook detaylı olarak bebeğinizin ağzını burnunu görebiliyorsunuz ha bi de profil fotosunu veriyor ki o da işin cabası :) Onun dışında anlatıyor size, kemiklerini, böbreklerini, kalbini, kilosunu, boyunu, yaklaşık tahmini normal doğum aralığınızı... Bunların yanı sıra pelvik açıklığınıza, serviks kanalının kapalı olup olmadığına gibi raporda yazılı bir çok şeye daha bakıyor..
Benim kızım çok sağlıklı görünüyordu, inşallah tüm bebek bekleyen herkes böyle güzel sonuçlarla karşılaşır...
Gelelim tavsiyelerime. Eğer sıkıntılı bir gebelik geçirmiyorsanız, düşüğünüz ya da kürtajınız yoksa ya da çok riskli bir durumunuz yoksa devlet hastanelerinde ya da daha uygun diğer hastanelerde aynı testi yaptırabilirsiniz.Bir aksilik çıkması durumunda bu doktorları tercih etmelisiniz. -İnsan hamile olunca hele bir de ilk hamileliğiyse hep en iyisini yaptırmak istiyor, bu da normal :)- İster çok para verin, ister hiç vermeyin ama kesinlikle ve kesinlikle kendi doktorunuz dışında başka bir uzmana bu testi yaptırın, sakın ihmal etmeyin!
19. haftanın sonlarına doğru aldığım raporu kendi doktoruma gösteriyorum ve o da Eyüp Bey'in söylediklerini söylüyor ve 24. haftada şeker taraması yapılmak üzere beni beklediğini söylüyor...
Sevgiler sevgiler..
sd
Ben artık 19. haftamdayım! Kızım ve ben hızla büyüyoruz! Evet, bir kızım olacakmış!
Etrafımdaki herkesin "senin oğlun olacak" yorumlarına rağmen içerde bi kız büyüyomuş:) O kadar mutlu oldum ki anlatamam!
Bu arada 16. haftada bebeğin 3lü tarama testi yapılıyor. Burda da yine Down sendromlu olup olmama durumuna bakılıp benim kanım alınıyor ve şükürler olsun ki bu da pozitif çıkıyor. Bu aşamadan sonra doktorum 19. haftada 4lü tarama testi yaptırmamı öneriyor. Seçimi tamamen bana bırakıp aslında ne kadar faydalı olacağını söylüyor. Aradaki farkı sorunca aynı gözlemi kendinin de yapabildiğini ancak bu konunun ayrıca uzmanları oldugunu söylüyor. Ankara'da iki isim geçiyormuş Mustafa Salih ve Eyüp Ekici. "Ben bebeği ayrıntılı olarak görüyorum zaten ama bir başka gözün-uzman bir gözün- görmesi daha iyi olur " diyor.
Seçimi bana bıraktıktan sonra başlıyorum araştırmaya. Medicana, Lokman Hekim, Güven Hastanesi, Hacettepe, Ankara Tıp ve Gazi dahil bir çok yerde yaptırabiliyorsunuz. Yukarıda adı geçen iki isim ise bu işle nam salmış. Ankara'da gebe kime sorarsanız mutlaka adlarını biliyorlar. Öze hastanelerle beraber fiyatlar 150-200 tl'den başlayıp,600 tl'ye kadar çıkıyor. Devlet bu ücreti karşılamıyor, çünkü bu yaptırılması zorunlu olmayan tamamen sizin isteğinize kalmış bir muayene. Benim çalıştığım kurum da Güven Hastanesi ile anlaşmalı olmasına rağmen 4lü taramayı karşılamıyor.
Bu arada 4lü tarama testinde bebeğin el, ayak, burun, dudak ve tüm organlarına detaylı bakılıyor. Mongol olma olasılığı için burun kemiğine ya da dudak ayrımına, kalp sorunları için kalbe, böbreklere, cinsel organına, kemiklerinin uzunluğu gibi daha bir çok şeye...
Bunun üzerine ben bir çok arkadaşımın tavsiyesi üzerine Eyüp Ekici'ye gidiyorum. Telefonla randevu alıp benden iki gün önce giden arkadaşımın anlattığı üzere mutlaka bekletilip geç içeri alındığının bilinciyle tam randevu saatimde orada oluyorum. Tam da beklediğim gibi sekreter "randevularımızda yarım saatlik bir kayma oldu,buyrun istirahat edin, sonra alıcaz sizi" deyince basıyorum yaygarayı:) " 1 saat sonra toplantım var, tam vaktinde geldim, beni içeri almak zorundasınız, randevularınızda kayma yaşanmasını müneccim olmadığım için bilemem, arayıp bilgilendirmeniz gerekirdi...." peşine 2 dk. sonra hemen odaya alınıyorum ve zafer benimdir:) Herkes çift olarak gelmiş, ya da anneleri yanında bense eşimin iş seyahatinde olmasından dolayı yalnız gitmişim ve dolayısıyla daha da bi agresifim :)
Doktor aslında Nükler Tıp Uzmanı, yaklaşık 15 dakka boyunca bebeğe bakıyor, zoom yapıyor , baya bi karnınıza bastırıyor. siz de çoook detaylı olarak bebeğinizin ağzını burnunu görebiliyorsunuz ha bi de profil fotosunu veriyor ki o da işin cabası :) Onun dışında anlatıyor size, kemiklerini, böbreklerini, kalbini, kilosunu, boyunu, yaklaşık tahmini normal doğum aralığınızı... Bunların yanı sıra pelvik açıklığınıza, serviks kanalının kapalı olup olmadığına gibi raporda yazılı bir çok şeye daha bakıyor..
Benim kızım çok sağlıklı görünüyordu, inşallah tüm bebek bekleyen herkes böyle güzel sonuçlarla karşılaşır...
Gelelim tavsiyelerime. Eğer sıkıntılı bir gebelik geçirmiyorsanız, düşüğünüz ya da kürtajınız yoksa ya da çok riskli bir durumunuz yoksa devlet hastanelerinde ya da daha uygun diğer hastanelerde aynı testi yaptırabilirsiniz.Bir aksilik çıkması durumunda bu doktorları tercih etmelisiniz. -İnsan hamile olunca hele bir de ilk hamileliğiyse hep en iyisini yaptırmak istiyor, bu da normal :)- İster çok para verin, ister hiç vermeyin ama kesinlikle ve kesinlikle kendi doktorunuz dışında başka bir uzmana bu testi yaptırın, sakın ihmal etmeyin!
19. haftanın sonlarına doğru aldığım raporu kendi doktoruma gösteriyorum ve o da Eyüp Bey'in söylediklerini söylüyor ve 24. haftada şeker taraması yapılmak üzere beni beklediğini söylüyor...
Sevgiler sevgiler..
sd
12 Aralık 2012 Çarşamba
Açlık!
Herkese Merhaba,
Sevgiler sevgiler...
sd
En son yazdığımda 8. haftada kalmışım şu an ise 14. haftadayız. 8. haftadan sonra artık doktor düzenli olarak ayda bir gelmem gerektiğini söyledi ve ben 12. haftada gittim. 12. haftada ikili test ve ense kalınlığı ölçümü yapılıyormuş. Eskiden 16. haftada yapılan üçlü test sonucuna göre bebeğin sağlıklı ve özürsüz olup olmayacağı netleşirken ilerleyen tıp sayesinde 12. haftada ikili test ile bu sonuçlara %99 luk bir doğruluk payıyla ulaşabiliyormuşuz.
Bebeğimi ultrasonda görünce şok oldum! Çünkü en son gördüğümde hala fasülyeye benzeyen bişeydi. Ama şu an resmen dizlerini bükmüş, ayaklarını karşıya dayamış, kalbi hızlıca inip çıkıyor ve en güzeli de el parmaklarını görebiliyordum! Allah'ım resmen artık insan yapısına bürünmüş! Ben tam bunları düşünürken bir hareket olmaz mı! Evet bu haftalardan itibaren bebek ellerini ayaklarını ve kendini tamamen oynatabilirmiş yalnız kasları henüz tam gelişmediğinden biz bunları hemen hissedemezmişiz.İşte o an "a, kızım hareket etti" dedim. Ama tabi henüz cinsiyetini bilmiyoruz:)
Bebeğimin fotoğraflarını aldım ve doktorumun söylemesine göre artık folik asiti bırakarak vitamine başladım. İkili test için doktor ense kalınlığını ölçüyor ve "pozitif" diyor, ayrıca benim kanımda da birşeylere bakmak için benden kan istiyor. 5-6 gün sonra da onun sonuçları geliyor ve onun için de "pozitif" diyor.
bu arada size biraz doktorumdan bahsetmek istiyorum zira ben kendisi hakkında nette çok araştırma yaptım ama 1-2 paylaşım dışında bir şey bulamadım. Ankara Güven Hastanesinde Aslı Yücetürk'e gidiyorum.
Güven Hastanesinin Ankara'nın en iyi kadın doğum hastanelerinden biri olduğunu zaten biliyorduk dolayısıyla orda bir hekim araştırdık. Aslı Hoca için güzel geri dönüşler alınca direk ona yöneldim. Şu anda "nasılsın peki" derseniz de gayet memnunum. O kadar sakin bir doktor ki, onun o sakinliği size güven veriyor resmen. Onu yasaklayalım bunu yemeyelim, bunu kullanalımcı bir doktor değil bir kere. Yapıp yapmamamız gereken şeyleri o kadar güzel anlatıyor ki gerçekten ikna oluyorsunuz. Her randevuda her şeyi sizi bunaltmadan detaylı bir şekilde anlatıyor ki" aa şunu da sormadım" demiyorsunuz.
Yani açıkça Ankara'da olan herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Sevgiler sevgiler...
sd
Gebelik Kesesi Kavramı!
Herkese selam,
Artık 5. haftanın içindeyim ve gebelik kesesini görmek için doktoruma gidiyorum. Gitmeden şöyle bir araştırınca şimdilik sadece keseyi görebileceğimizi, içinde bebeği göremeyeceğimizi öğreniyorum. Kesenin varlığını bilmek hamile olduğunun bir göstergesi oluyormuş ama içinde bebek olabilir de olmayabilir de..
Bu kontrolde doktor keseyi görüp kesenin boyutlarını size söylüyor. Unutmayın bu gebelik kesesinin boyutları, bebeğin değil:)
ve malum keseyi görüyoruz, sırıta sırıta doktorun yanından ayrılıyoruz. 8. haftada tekrar çağırıyor bu sefer kalp atışını duyacakmışız. İşte bu enteresan bi bekleyiş.
8. haftada doktorun yanına gittiğimizde bebeğin artık rahime yerleştiğini,dış gebelik olma riskinin kalmadığını, ve kalp atışını duyarak da bebeğin orda var olduğunu görüyoruz.
O kalp o kadar hızlı atıyor ki işte o an yaşadıklarıma inanamadım. Benim vücudum 27 yıldır tek kalp sesine alışkınken şimdi ikinci bir ses eklendi. Üstelik farklı bi ritimde sanki "ben de burdayım,sesimi duy ve bana itaat et" der gibi. "Küçüğüm ama senden daha hızlı çalışabilirim" ya da " senin kadar olabilmek için şimdiden çok çalışmam gerek:( " der gibi. Bir sürü konuşma balonu yükledim o hızlı kalp atışına, herkeste olduğu gibi ne gözüm doldu ne de aşırı duygusallaştım. Benimle konuşurmuş gibi karşılıklı metin yazdım ikimize.
Etrafımdaki herkes "kesin oğlun olacak","ooo içime doğdu ,erkek " "peki senin içine ne doğuyor, anneler anlarmış?" dese de benim içime hiçbir şey doğmuyordu.
Doktor o gün mide bulantımın ne seviyede olduğunu sorduğunda idare edebiliyorum demiştim. Demez olaydım! Ertesi günlerde çıkarmalar ve bazı yemeklerden tiksinmeler başlamıştı bile. Ama çok az sürdü. Çözümü bulmuştum ve her hamileye de aynı şeyi söylüyordum. "Yatarken baş ucunuza çubuk kraker koyun ve kalkmadan 3-4 tane yiyin!" Bu yöntem gerçekten işe yarıyordu.
Asıl en büyük belirti koku almakta son noktaya gelmem oluyordu. Bir odaya girdiğimde o gün orda ne yenmiş ne içilmiş hepsini tek tek sayabiliyordum! Kimisi parfüm kokularından çok tiksinirken ben de o olmadı, ama bir av köpeği gibi iz sürer oldum:)
8 haftalık olduğunuzda en çok yaşananlar, kokulara aşırı duyarlı olmak, mide bulantıları, baş ağrısı, uykusuzluk, yorgunluk ve göğüslerde şişkinlik.
Bütün gün bıraksalar uyur, acıktığım zaman kalkar yemeğimi yer yine uyurum:)
Bu yorgunluğun sebebi , vücudumun plasentayı hazırlamak için aşırı derecede efor sarf ediyor olmasıymış.Plasenta oluştuktan sonra bu yorgunluk ve halsizlikten eser kalmayacakmış.
Sevgiler sevgiler....
sd
Artık 5. haftanın içindeyim ve gebelik kesesini görmek için doktoruma gidiyorum. Gitmeden şöyle bir araştırınca şimdilik sadece keseyi görebileceğimizi, içinde bebeği göremeyeceğimizi öğreniyorum. Kesenin varlığını bilmek hamile olduğunun bir göstergesi oluyormuş ama içinde bebek olabilir de olmayabilir de..
Bu kontrolde doktor keseyi görüp kesenin boyutlarını size söylüyor. Unutmayın bu gebelik kesesinin boyutları, bebeğin değil:)
ve malum keseyi görüyoruz, sırıta sırıta doktorun yanından ayrılıyoruz. 8. haftada tekrar çağırıyor bu sefer kalp atışını duyacakmışız. İşte bu enteresan bi bekleyiş.
8. haftada doktorun yanına gittiğimizde bebeğin artık rahime yerleştiğini,dış gebelik olma riskinin kalmadığını, ve kalp atışını duyarak da bebeğin orda var olduğunu görüyoruz.
O kalp o kadar hızlı atıyor ki işte o an yaşadıklarıma inanamadım. Benim vücudum 27 yıldır tek kalp sesine alışkınken şimdi ikinci bir ses eklendi. Üstelik farklı bi ritimde sanki "ben de burdayım,sesimi duy ve bana itaat et" der gibi. "Küçüğüm ama senden daha hızlı çalışabilirim" ya da " senin kadar olabilmek için şimdiden çok çalışmam gerek:( " der gibi. Bir sürü konuşma balonu yükledim o hızlı kalp atışına, herkeste olduğu gibi ne gözüm doldu ne de aşırı duygusallaştım. Benimle konuşurmuş gibi karşılıklı metin yazdım ikimize.
Etrafımdaki herkes "kesin oğlun olacak","ooo içime doğdu ,erkek " "peki senin içine ne doğuyor, anneler anlarmış?" dese de benim içime hiçbir şey doğmuyordu.
Doktor o gün mide bulantımın ne seviyede olduğunu sorduğunda idare edebiliyorum demiştim. Demez olaydım! Ertesi günlerde çıkarmalar ve bazı yemeklerden tiksinmeler başlamıştı bile. Ama çok az sürdü. Çözümü bulmuştum ve her hamileye de aynı şeyi söylüyordum. "Yatarken baş ucunuza çubuk kraker koyun ve kalkmadan 3-4 tane yiyin!" Bu yöntem gerçekten işe yarıyordu.
Asıl en büyük belirti koku almakta son noktaya gelmem oluyordu. Bir odaya girdiğimde o gün orda ne yenmiş ne içilmiş hepsini tek tek sayabiliyordum! Kimisi parfüm kokularından çok tiksinirken ben de o olmadı, ama bir av köpeği gibi iz sürer oldum:)
8 haftalık olduğunuzda en çok yaşananlar, kokulara aşırı duyarlı olmak, mide bulantıları, baş ağrısı, uykusuzluk, yorgunluk ve göğüslerde şişkinlik.
Bütün gün bıraksalar uyur, acıktığım zaman kalkar yemeğimi yer yine uyurum:)
Bu yorgunluğun sebebi , vücudumun plasentayı hazırlamak için aşırı derecede efor sarf ediyor olmasıymış.Plasenta oluştuktan sonra bu yorgunluk ve halsizlikten eser kalmayacakmış.
Sevgiler sevgiler....
sd
13 Kasım 2012 Salı
Bir gariplerdeyim,kim bilir nerelerdeyim?
2 Eylül Pazar günü o kadar yorgunum ki, bütün gün bıraksalar uyuyabilirim. Gözümü açamıyorum,koltuktan kalkamıyorum,bütün gün uyuduktan sonra üstüne Pazartesi sendromu hadi buyrun.. iş yerinde zaman geçmek bilmiyor,uyku halini "bi" duruma bağlıyorum ama boş yere heveslenmeyim diye sabrediyorum. -antiparantez çocuk planlarımızda henüz yok,sadece pazar günü bütün gün uyuduğum için kendimi hamile sanıyorum,ha tabi olursam çok mutlu olurum o ayrı ama olmazsam da zaten planlarımızda yoktu diye geçiştiricem-Eve giderken bi tane gebelik testi kapıyorum,gider gitmez yapıyorum 5 dakika bekliyorum ve sonuç tek çizgi! Test dooğru çöpe! Moralim anında bozuluyor başlıyorum ağlamaya, ama bi taraftan uykusuzluktan ölüyorum. Ağlarken uyuyakalmışım bi uyanıyorum ki 2 saat geçmiş. Tabi burda ağlamamın sebebi kafama koyduğum şeyin gerçekleşmediği zaman kafayı yiyen bir boğa olmamdan kaynaklanıyor! Boğalar bilir, bir boğa aklına bir şey yerleştirdiyse o mutlaka olacaktır. Ben de o ay nedense hamile olduğuma inanmıştım birden bire. Çocuk planımız yoktu, en azından, sonraya ertelemiştik. Ama o ay buna o kadar çok hazırdım ki...Ben çocuk istiyordum,buna hazırdım ve neden testte pozitif diildi! hele dün de o kadar uykum vardi ki kesin hamile olmam gerekiyordu!
Kalkıyorum,toparlanıyorum bir de kendimi bi güzel paylıyorum: "daha gecikme yaşamadan, adetine 5 gün kala ne testi,ne üzülmesi,yuh sana!" diye. Kalkıyorum kitabımı okuyorum, televizyon izliyorum, gece 11,5 gibi yatmaya hazırlanırken Amerikadaki kuzum Skypedan arıyor. Başlıyoruz konuşmaya, o da benle dalga geçebilsin diye başlıyorum anlatmaya "bendeki salaklığı duysan ölürsün gülmekten..."
Kuzuş bağırmaya başlıyor ama şöyle:"çabuk o testi çöpten al ve bak!" "ya saçmalama, 5 saat geçmiş, içi geçmiştir artık onun" derken gidip alıyorum testi.
İnanılması güç bir şekilde bir saç teli kadar ince pembe bi çizgi belirivermiş! Tabi ben bunu pozitife yorumlamayıp "o zaten vardı" diyorum ama kuzuş ısrarla hamile damgasını yapıştırıp "yarın ilk iş tekrar test yapmak" diyor! Ha tabi bi de ilk idrarımla yapmam gerekiyormuş!
Sabah testi tekrarlıyorum ve bu sefer ikinci çizgi kendinden o kadar emin ortaya çıkıyor ki! Nasıl hissedicem, ne anladım, kimleri aramam gerekiyor...suratıma şapşal bi gülümseme yerleşti.Karar veriyorum ve ilk babasına söylemem gerek diyorum hedefine ulaşmış bir boğa olarak!
Bu sırada ben internetten erken gebelik belirtileri nelerdir diye bakıyorum ama kaydadeğer bir sonuca rastlamıyorum. Herkes idrar testini gecikmeden sonra yapmış, 1 kişi de demiyor ki önceden de çıkabilir. Bense ablamın yaptığını ve onda çıktığını bildiğim için yapıyorum. İdrar testleri doğruluk oranı çok yüksek olan bir test olmasa da ve mutlaka gecikmeden sonra yapılması gerekiyor dense de ben gecikmeden 3 gün önce yaptım ve çift çizgiyi gördüm:)
O andan itibaren ne hissettiğimi bilmiyorum,bebeğin hangi evrede olduğunu, kalbinin olup olmadığını, nerde nasıl olduğu gibi bir sürü soru geliyor aklıma. Hemen panikliyorum, "aman Allah'ım öğrenmem gereken ne kadar çok şey var!"
İlerleyen günlerde doktora gidiyorum ve 5 haftalık olduğu zaman gelmemi ve o zaman gebelik kesesini görebileceğimizi söylüyor.
Hemen folik asite başlatıyor tabi, başka vitamin falan vermiyor. Klasik balık ye, süt iç, yoğurt ye, sağlıklı beslen, tam buğday ekmeği ye, katkı maddeli içecek içme, alkol sigaradan uzak dur,ve asıl en çok şaşırdığım çiğ ete dokunma ve çiğ köfte yeme uyarıları geliyor!
Çiğ etin içinde hızla üreyen bir bakteri gebelikte çok büyük risk taşıdığından çiğ köfte ve az pişmiş et yemek yokmuş. Çiğ ete dokunulduğu anlarda da elleri çok iyi yıkamak gerekiyormuş.
Ha tabi en önemlisi bu zamanlarda mide bulantısı baş ağrısı falan olmazmış.
5. hafta olsun diye çıkıyoruz doktorun yanından. Ortada net bişe olmadığı için nasıl hissedeceğimi gerçekten bilmiyorum.Hayatım arafa çekilmişcesine boşlukta hissediyorum.
Kalkıyorum,toparlanıyorum bir de kendimi bi güzel paylıyorum: "daha gecikme yaşamadan, adetine 5 gün kala ne testi,ne üzülmesi,yuh sana!" diye. Kalkıyorum kitabımı okuyorum, televizyon izliyorum, gece 11,5 gibi yatmaya hazırlanırken Amerikadaki kuzum Skypedan arıyor. Başlıyoruz konuşmaya, o da benle dalga geçebilsin diye başlıyorum anlatmaya "bendeki salaklığı duysan ölürsün gülmekten..."
Kuzuş bağırmaya başlıyor ama şöyle:"çabuk o testi çöpten al ve bak!" "ya saçmalama, 5 saat geçmiş, içi geçmiştir artık onun" derken gidip alıyorum testi.
İnanılması güç bir şekilde bir saç teli kadar ince pembe bi çizgi belirivermiş! Tabi ben bunu pozitife yorumlamayıp "o zaten vardı" diyorum ama kuzuş ısrarla hamile damgasını yapıştırıp "yarın ilk iş tekrar test yapmak" diyor! Ha tabi bi de ilk idrarımla yapmam gerekiyormuş!
Sabah testi tekrarlıyorum ve bu sefer ikinci çizgi kendinden o kadar emin ortaya çıkıyor ki! Nasıl hissedicem, ne anladım, kimleri aramam gerekiyor...suratıma şapşal bi gülümseme yerleşti.Karar veriyorum ve ilk babasına söylemem gerek diyorum hedefine ulaşmış bir boğa olarak!
Bu sırada ben internetten erken gebelik belirtileri nelerdir diye bakıyorum ama kaydadeğer bir sonuca rastlamıyorum. Herkes idrar testini gecikmeden sonra yapmış, 1 kişi de demiyor ki önceden de çıkabilir. Bense ablamın yaptığını ve onda çıktığını bildiğim için yapıyorum. İdrar testleri doğruluk oranı çok yüksek olan bir test olmasa da ve mutlaka gecikmeden sonra yapılması gerekiyor dense de ben gecikmeden 3 gün önce yaptım ve çift çizgiyi gördüm:)
O andan itibaren ne hissettiğimi bilmiyorum,bebeğin hangi evrede olduğunu, kalbinin olup olmadığını, nerde nasıl olduğu gibi bir sürü soru geliyor aklıma. Hemen panikliyorum, "aman Allah'ım öğrenmem gereken ne kadar çok şey var!"
İlerleyen günlerde doktora gidiyorum ve 5 haftalık olduğu zaman gelmemi ve o zaman gebelik kesesini görebileceğimizi söylüyor.
Hemen folik asite başlatıyor tabi, başka vitamin falan vermiyor. Klasik balık ye, süt iç, yoğurt ye, sağlıklı beslen, tam buğday ekmeği ye, katkı maddeli içecek içme, alkol sigaradan uzak dur,ve asıl en çok şaşırdığım çiğ ete dokunma ve çiğ köfte yeme uyarıları geliyor!
Çiğ etin içinde hızla üreyen bir bakteri gebelikte çok büyük risk taşıdığından çiğ köfte ve az pişmiş et yemek yokmuş. Çiğ ete dokunulduğu anlarda da elleri çok iyi yıkamak gerekiyormuş.
Ha tabi en önemlisi bu zamanlarda mide bulantısı baş ağrısı falan olmazmış.
5. hafta olsun diye çıkıyoruz doktorun yanından. Ortada net bişe olmadığı için nasıl hissedeceğimi gerçekten bilmiyorum.Hayatım arafa çekilmişcesine boşlukta hissediyorum.
24 Ağustos 2012 Cuma
Saçlarımıza İyi Davranalım!
Herkese Merhaba,
Yaz aylarının sonlarına yaklaşırken deniz, kum, güneş üçlüsünün saçımıza aslında ne kadar zarar verdiğinin farkındasınızdır değil mi? Yok, "ben tatile gitmedim" derseniz de kuaför, fön, maşa ve press işlemlerinin de aynı kötülüğü canım saçlarınıza yaptığını bilirsiniz en azından :)
Ben uzun süredir John Frieda'nın onarıcı maskesini saç kremi olarak hayatıma sokmuş bulunuyorum.
Haftada 2 kere dediği için her yıkamadan sonra John Frieda'yı kullanamadığımdan diğer yıkamalarda Keratinology'nin saç kremlerinden destek alıyorum:)Keratinology'nin hem saç kremi hem de saç bakım spreyinden acaip memnunum.
Evde kullandığım saç kurutma makinem ve spor salonunda kullandığım kurutma makineleri de profesyonel olduğundan çok yoğun bi ısı çıkışı sağlıyorlar.E tabi bu yoğun yıkamaya ve ısıya dayanamayan saça sadece saç kremi ve ısı karşıtı spreyler yetersiz kalıyor.
Hatta bir seferinde saçlarım o kadar çok yanmaya yüz tutmuş o kadar çok yıpranmışlardı ki hemen Keratinology'nin bakım serumlarından aldım ve ilk yıkamada eski saçlarıma kavuştum!
John Frieda'ya gelecek olursak, çok geç tanıştığım için o kadar üzgünüm ki..ilk maskede yumuşaklığı anında hissettiren tek krem sanırım. Saçınıza uyguladığınız onca işlemden sonra kırık oranının gözle görünür seviyede düştüğünü fark edebiliyorsunuz.Hem de saçlarınız yıkamadan sonra kabarıp elektrikleniyorsa ya da deniz kenarı bi ilde yaşayıp nemden dolayı hemen elektrikleniyorsa işte bu maske o saçları öyle bir yatıştırıyor ki inanamazsınız!
Diğer ürünlerini kullanmadığım için bilemiyorum ama herkesin bu saç maskesini denemesini isterim, çünkü sonrasında asla vazgeçemeyeceksiniz:)
John Frieda'yı YKM, Watsons ve artık çoğu kozmetik mağazalarında bulabilirsiniz.
Sevgiler sevgiler...
sd
**Beni Twitter ve Instagramda "pudisse" olarak takip edebilirsiniz!
Yaz aylarının sonlarına yaklaşırken deniz, kum, güneş üçlüsünün saçımıza aslında ne kadar zarar verdiğinin farkındasınızdır değil mi? Yok, "ben tatile gitmedim" derseniz de kuaför, fön, maşa ve press işlemlerinin de aynı kötülüğü canım saçlarınıza yaptığını bilirsiniz en azından :)
Ben uzun süredir John Frieda'nın onarıcı maskesini saç kremi olarak hayatıma sokmuş bulunuyorum.
Haftada 2 kere dediği için her yıkamadan sonra John Frieda'yı kullanamadığımdan diğer yıkamalarda Keratinology'nin saç kremlerinden destek alıyorum:)Keratinology'nin hem saç kremi hem de saç bakım spreyinden acaip memnunum.
![]() |
Onarıcı Saç Kremi |
![]() |
Isıya Karşı Koruyucu Saç Spreyi |
Hatta bir seferinde saçlarım o kadar çok yanmaya yüz tutmuş o kadar çok yıpranmışlardı ki hemen Keratinology'nin bakım serumlarından aldım ve ilk yıkamada eski saçlarıma kavuştum!
![]() |
6'lı Saç Onarım Serumu |
John Frieda'ya gelecek olursak, çok geç tanıştığım için o kadar üzgünüm ki..ilk maskede yumuşaklığı anında hissettiren tek krem sanırım. Saçınıza uyguladığınız onca işlemden sonra kırık oranının gözle görünür seviyede düştüğünü fark edebiliyorsunuz.Hem de saçlarınız yıkamadan sonra kabarıp elektrikleniyorsa ya da deniz kenarı bi ilde yaşayıp nemden dolayı hemen elektrikleniyorsa işte bu maske o saçları öyle bir yatıştırıyor ki inanamazsınız!
Diğer ürünlerini kullanmadığım için bilemiyorum ama herkesin bu saç maskesini denemesini isterim, çünkü sonrasında asla vazgeçemeyeceksiniz:)
John Frieda'yı YKM, Watsons ve artık çoğu kozmetik mağazalarında bulabilirsiniz.
Sevgiler sevgiler...
sd
**Beni Twitter ve Instagramda "pudisse" olarak takip edebilirsiniz!
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Cildimizi anlayıp dogru ürün tercih edelim..
Herkese Merhaba,
Bayram dönüşü hızlı bi başlangıç yaptık haftaya. Umarım hepinizin bayramı benimki kadar muhteşem geçmiştir:) Tüm sevdiklerim yanımda olduğundan inanılmaz güzel bi bayram geçirdim.Keşke her bayram böyle olsa:) Hepinizin geçmiş bayramının kutluyorum ve asıl meselemize dönüyorum:)
Şimdi ben ter kokusuna savaş açmak için önceki yazımda organik roll-on'dan bahsetmiştim. Tabiki organik ürün kullanımımız bununla sınırlı değil! Benim organik kozmetiğe merak salmama neden olan iş yerinden arkadaşımdı ve gün geçtikçe iyi ki de beni tanıştırmış diyorum:)
Yanlış allık fırçası kullanmaktan veya çok fazla fondöten, pudra, allığı üst üste kullanmaktan veya iyi temizlememekten dolayı yüzümde bi aralar sivilcelenme olmuştu. Sivilceler 1-2 taneydi ama çıktıkları zaman 3 ay geçmiyorlardı. Geçenlerde de mutlaka iz kalıyordu:( Doktora gittim bir sürü ilaç, antibiyotik, krem vs kullandım ama hiç biri içindeki kisti ve iltihabı boşaltmaktan başka izleri geçirmekte etkili olamadı. Doktorun söylediğine göre sivilceler, cildim iyi temizlenemediği için kistleşip deri altında sürekli şiş halde barınıyormuş. Bunu duyan ben hemen temizleyici arayışına girdim tabi:)
Doktor, bir kaç ürün önerdi ama ben sertifikalı bi organik temizleyici kullanıyorum deyince nasıl tedarik ettiğimi sordu hemen ve broşür istedi benden :)
Neden organik derseniz hangimiz, cildimize sürdüğümüz onca üründen her hangi birinde petrol türevi, vazelin, paraben, GDO,parafin, suni renklendirici, parfüm içermesini ister ki? Organik kozmetik adı altında tamamen organik olmayan,içinde yine paraben, renklendirici ya da parfüm bulunduran bir çok ürün varken Sole Organic'in sitesini incelediğinizde alınan sertifikalar sizi yeterince tatmin edecektir. Ya da Googleda dahi ufak bir araştırma yaparsanız sitedeki tüm markaların yurt dışında ne kadar yaygın ve bilinir olduğunu anlayabilirsiniz. Dolayısıyla iş yerindeki arkadaşımın sayesinde Dr. Hauschka'yla tanıştım.
Önce cilt temizleme sütünü ve toniğini aldım düzenli kullandım -hala da kullanıyorum- ve cildimde ne sivilce ne de leke kaldı. Tabi bunun yanı sıra ağır makyaj yapmayı da kestim. Yaptığım en büyük hatalardan biri de yaz-kış güneş kremi kullanmamak olmuştu. Hemen renkli güneş kremi aldım ve böylece fondöten kullanmaktan kurtuldum.
İşte Dr Hauschka'larım!
Bu ikiliden inanılmaz memnunum! Hele tonik muhteşem! Arada bir beyaz kil maskesinden sonra tonikle cildinizi yatıştırdığınızda etkiyi hemen hissediyorsunuz.
Gelelim Dr. Hauschka'ları nereden alabileceğinize. İster GNC mağazalarında isterseniz benim yaptığım gibi daha uygun fiyatlarla buradan alabilirsiniz.
Sole Organic, Dr. Hauschka dışında sizi başka bir çok sertifikalı organik ürünle tanıştırıyor. Makyaj ürünlerinden temizleyicilere, nemlendiricilerden güneş kremlerine, bitki, çaylarından bebek ürünlerine kadar aradığınız bütün organik ürünleri burada bulabilirsiniz. Teslimat çok hızlı 2 günde hemen dönüş yapıyorlar, ödemeyi ister kredi kartıyla ister havale/eft ile yapın hiç fark etmez:) Hatta Facebook sayfalarına abone olursanız haftalık indirimlerini de atlamamış olursunuz!
Cilt tipinize göre ister Dr. Hauschka olsun isterse diğer markalar, ama mutlaka sizin için uygun olacak bi organik kozmetik varken cildinize yazık değil mi? Bence soleorganic'i bi inceleyin ve hatta Hollywood ve Avrupa'da bu ürünlerin ne kadar yaygın kullanıldığını okuyun ve öyle karar verin. Benden ısrarla tavsiye etmesi sizdense denemesi!
Sevgiler sevgiler..
sd
Bayram dönüşü hızlı bi başlangıç yaptık haftaya. Umarım hepinizin bayramı benimki kadar muhteşem geçmiştir:) Tüm sevdiklerim yanımda olduğundan inanılmaz güzel bi bayram geçirdim.Keşke her bayram böyle olsa:) Hepinizin geçmiş bayramının kutluyorum ve asıl meselemize dönüyorum:)
Şimdi ben ter kokusuna savaş açmak için önceki yazımda organik roll-on'dan bahsetmiştim. Tabiki organik ürün kullanımımız bununla sınırlı değil! Benim organik kozmetiğe merak salmama neden olan iş yerinden arkadaşımdı ve gün geçtikçe iyi ki de beni tanıştırmış diyorum:)
Yanlış allık fırçası kullanmaktan veya çok fazla fondöten, pudra, allığı üst üste kullanmaktan veya iyi temizlememekten dolayı yüzümde bi aralar sivilcelenme olmuştu. Sivilceler 1-2 taneydi ama çıktıkları zaman 3 ay geçmiyorlardı. Geçenlerde de mutlaka iz kalıyordu:( Doktora gittim bir sürü ilaç, antibiyotik, krem vs kullandım ama hiç biri içindeki kisti ve iltihabı boşaltmaktan başka izleri geçirmekte etkili olamadı. Doktorun söylediğine göre sivilceler, cildim iyi temizlenemediği için kistleşip deri altında sürekli şiş halde barınıyormuş. Bunu duyan ben hemen temizleyici arayışına girdim tabi:)
Doktor, bir kaç ürün önerdi ama ben sertifikalı bi organik temizleyici kullanıyorum deyince nasıl tedarik ettiğimi sordu hemen ve broşür istedi benden :)
Neden organik derseniz hangimiz, cildimize sürdüğümüz onca üründen her hangi birinde petrol türevi, vazelin, paraben, GDO,parafin, suni renklendirici, parfüm içermesini ister ki? Organik kozmetik adı altında tamamen organik olmayan,içinde yine paraben, renklendirici ya da parfüm bulunduran bir çok ürün varken Sole Organic'in sitesini incelediğinizde alınan sertifikalar sizi yeterince tatmin edecektir. Ya da Googleda dahi ufak bir araştırma yaparsanız sitedeki tüm markaların yurt dışında ne kadar yaygın ve bilinir olduğunu anlayabilirsiniz. Dolayısıyla iş yerindeki arkadaşımın sayesinde Dr. Hauschka'yla tanıştım.
Önce cilt temizleme sütünü ve toniğini aldım düzenli kullandım -hala da kullanıyorum- ve cildimde ne sivilce ne de leke kaldı. Tabi bunun yanı sıra ağır makyaj yapmayı da kestim. Yaptığım en büyük hatalardan biri de yaz-kış güneş kremi kullanmamak olmuştu. Hemen renkli güneş kremi aldım ve böylece fondöten kullanmaktan kurtuldum.
İşte Dr Hauschka'larım!
![]() |
Temizleme Sütü |
![]() |
Tonik |
Gelelim Dr. Hauschka'ları nereden alabileceğinize. İster GNC mağazalarında isterseniz benim yaptığım gibi daha uygun fiyatlarla buradan alabilirsiniz.
Sole Organic, Dr. Hauschka dışında sizi başka bir çok sertifikalı organik ürünle tanıştırıyor. Makyaj ürünlerinden temizleyicilere, nemlendiricilerden güneş kremlerine, bitki, çaylarından bebek ürünlerine kadar aradığınız bütün organik ürünleri burada bulabilirsiniz. Teslimat çok hızlı 2 günde hemen dönüş yapıyorlar, ödemeyi ister kredi kartıyla ister havale/eft ile yapın hiç fark etmez:) Hatta Facebook sayfalarına abone olursanız haftalık indirimlerini de atlamamış olursunuz!
Cilt tipinize göre ister Dr. Hauschka olsun isterse diğer markalar, ama mutlaka sizin için uygun olacak bi organik kozmetik varken cildinize yazık değil mi? Bence soleorganic'i bi inceleyin ve hatta Hollywood ve Avrupa'da bu ürünlerin ne kadar yaygın kullanıldığını okuyun ve öyle karar verin. Benden ısrarla tavsiye etmesi sizdense denemesi!
Sevgiler sevgiler..
sd
Etiketler:
Cilt Bakımı,
Cilt Temizleyici,
Dr. Hauschka,
Mastic Spa,
Organic,
Organik,
Organik Bakım,
Organik Kozmetik,
Organik Makyaj,
Soleorganic,
Soleorganic.com,
Surya Brasil,
Temizleyici,
Temizleyici Tonik,
Tonik,
Zuii
14 Ağustos 2012 Salı
Zımbalanalım!
Herkese Merhaba;
Ben bu aralar izinli olunca kendimi DIY projelerine adadım. Ankara'da uzun bi zımba arayış sürecimden sonra aradığımı buldum ve zımbalarıma kavuştum. Önce Ulusta Suluhanda aradım ama zımba ve çivilerden haberleri yok!
Sonra düğmecilere baktım Çıkrıkçılar Yokuşuna tırmandım ama yok:( Sonra çanta imalatçılarında vardır diye kendimi Konya Sokak arasında bulunan çantacılara attım ve buldum!
Tam olarak tüm çivi ve zımbalar olmasa da işime yarayacak baya zımba aldım:)
Hem de ister tek alın ister toplu alın her türlü satışını yapıyorlar.
Akşam kot yeleğimde denedim ve işte sonuçları nasıl olmuş?
Ankara'da tam olarak nerden aldığımı öğrenmek için bana instagram ve twitterdan Pudisse olarak olaşabilirsiniz.
Sevgiler sevgiler...
SD
Ben bu aralar izinli olunca kendimi DIY projelerine adadım. Ankara'da uzun bi zımba arayış sürecimden sonra aradığımı buldum ve zımbalarıma kavuştum. Önce Ulusta Suluhanda aradım ama zımba ve çivilerden haberleri yok!
Sonra düğmecilere baktım Çıkrıkçılar Yokuşuna tırmandım ama yok:( Sonra çanta imalatçılarında vardır diye kendimi Konya Sokak arasında bulunan çantacılara attım ve buldum!
Tam olarak tüm çivi ve zımbalar olmasa da işime yarayacak baya zımba aldım:)
Hem de ister tek alın ister toplu alın her türlü satışını yapıyorlar.
Akşam kot yeleğimde denedim ve işte sonuçları nasıl olmuş?
Ankara'da tam olarak nerden aldığımı öğrenmek için bana instagram ve twitterdan Pudisse olarak olaşabilirsiniz.
Sevgiler sevgiler...
SD
Etiketler:
Ankarada zımba nerde satılır,
Ankarada zımba nerede,
çivili,
DIY,
doing spiked,
moda,
spike,
spiked coat,
spiked jean,
Suluhan,
tasarım,
zımbalı bluz yapımı,
zımbayla kıyafet yapımı
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Split bir İzmir olabilir mi ki? (4)
Herkese selam,
Tatilin son 2 gününe girerken Hvar'dan ayrılıp Split'e geçiyoruz. Bi önceki yazımda Hvar-Split feribot saatlerini paylaşmıştım. Eğer Hvar üzerinden gidecekseniz günde 2 tane feribot varken, Stari Grad üzerinden gidecekseniz,feribot saatleri daha çok olup her feribot için 1 saat öncesinden otobüs de var. Biz Hvar'dan daha da geç ayrılabilmek adına en son feriyle Stari Grad üzerinden Split'e geçiyoruz. (Otobüs kişi başı 25 kuna)
Önceden söylediğim gibi feribot,tren ve otobüs terminalleri Split'in merkezinde olduğundan feribottan indiğiniz an yukarı doğru yürürseniz merkeze gelmiş oluyorsunuz. Biz gittiğimizde Split festivali olduğundan acaip kalabalıktı. Otelimiz yine çok harika bi konumda çıkınca sevinçten dört köşe oluyoruz tabi:) Split'in en işlek ana caddesinin bittiği yerden araya bir sokak uzanıyor. Artık orada evler başlıyor. İşte bizim de otelimiz bu aradaydı. Gece geç indiğimiz için ve o kadar sessiz, tenha sokaklardan elimizde bavullarla geçerken baya bi tedirgin olduk ama tamamen yersizmiş sonradan anladık:) Kaldığımız pansiyon harikaydı, mini bi stüdyo daireydi. Filtre kahve makinesinden çamaşır makinesine kadar her şey vardı! Ev sahipleri de çok tatlı insanlardı. Tekrar gitsem mutlaka orda kalırım, net! Otopark alanı yok,zaten arabayla girebileceğiniz bir sokak olmadığı için kimsenin arabası yok çevrede. Wi-fi ,sıcak su ve hijyen de var ee daha ne olsun :)

Ertesi gün öğleden sonra Zagreb'e geçeceğimiz için gece bavulları bıraktıktan sonra dışarı atıyoruz kendimizi. Split, diğer şehirlere göre daha ucuz. Dondurmadan, su ve pizzaya kadar tüm yiyecek fiyatlarında gözle görülür bir düşüş var. Akşam o kadar kalabalıktı ki milim milim yürüyebildik ara sokaklarda. Ana caddede canlı müzik varken ara sokaklara dalalım derseniz bir sürü cafe var. Yine aynı Old City mantığı, eski ara sokaklar ve bir çok cafe.
Biz Split'e çok vakit ayırmadığımız için bilmiyorum ama giden başka arkadaşlar denize de girip çoğu eğlence mekanına da gitmişler ve çok beğenmişler.
Split aynı bizim İzmir'imiz gibi. O yüzden ben Split'i çok sevdim. Tekrar yolum düşerse bu sefer daha uzun kalmayı planlarım kesinlikle, tabi bunda en büyük etken İzmir'e olan benzerlik değil:)
Kızlar, Split ve Zagreb ayakkabı cenneti! O kadar farklı tasarım ayakkabılar var ki ! Ben Türkiye'de görmediğim bir sürü ayakkabı modeli gördüm. Tabi farklı ve gerçek deri olanların fiyatları 250 tl'den başlıyor ama 15 liradan başlayan deri olmayan, gündelik, yazlık sandaletler ya da değişik, topuklu abiye ayakkabılar var ki görmeye ve hatta çılgınca almaya değer!
Hele bi turkuaz sandalet vardı 30 liraya almadığım, ahh aklım asıl onda kaldı :)
Sevgiler sevgiler...
SD
Tatilin son 2 gününe girerken Hvar'dan ayrılıp Split'e geçiyoruz. Bi önceki yazımda Hvar-Split feribot saatlerini paylaşmıştım. Eğer Hvar üzerinden gidecekseniz günde 2 tane feribot varken, Stari Grad üzerinden gidecekseniz,feribot saatleri daha çok olup her feribot için 1 saat öncesinden otobüs de var. Biz Hvar'dan daha da geç ayrılabilmek adına en son feriyle Stari Grad üzerinden Split'e geçiyoruz. (Otobüs kişi başı 25 kuna)
Önceden söylediğim gibi feribot,tren ve otobüs terminalleri Split'in merkezinde olduğundan feribottan indiğiniz an yukarı doğru yürürseniz merkeze gelmiş oluyorsunuz. Biz gittiğimizde Split festivali olduğundan acaip kalabalıktı. Otelimiz yine çok harika bi konumda çıkınca sevinçten dört köşe oluyoruz tabi:) Split'in en işlek ana caddesinin bittiği yerden araya bir sokak uzanıyor. Artık orada evler başlıyor. İşte bizim de otelimiz bu aradaydı. Gece geç indiğimiz için ve o kadar sessiz, tenha sokaklardan elimizde bavullarla geçerken baya bi tedirgin olduk ama tamamen yersizmiş sonradan anladık:) Kaldığımız pansiyon harikaydı, mini bi stüdyo daireydi. Filtre kahve makinesinden çamaşır makinesine kadar her şey vardı! Ev sahipleri de çok tatlı insanlardı. Tekrar gitsem mutlaka orda kalırım, net! Otopark alanı yok,zaten arabayla girebileceğiniz bir sokak olmadığı için kimsenin arabası yok çevrede. Wi-fi ,sıcak su ve hijyen de var ee daha ne olsun :)
Apartments Varos |
Biz Split'e çok vakit ayırmadığımız için bilmiyorum ama giden başka arkadaşlar denize de girip çoğu eğlence mekanına da gitmişler ve çok beğenmişler.
Split aynı bizim İzmir'imiz gibi. O yüzden ben Split'i çok sevdim. Tekrar yolum düşerse bu sefer daha uzun kalmayı planlarım kesinlikle, tabi bunda en büyük etken İzmir'e olan benzerlik değil:)
Kızlar, Split ve Zagreb ayakkabı cenneti! O kadar farklı tasarım ayakkabılar var ki ! Ben Türkiye'de görmediğim bir sürü ayakkabı modeli gördüm. Tabi farklı ve gerçek deri olanların fiyatları 250 tl'den başlıyor ama 15 liradan başlayan deri olmayan, gündelik, yazlık sandaletler ya da değişik, topuklu abiye ayakkabılar var ki görmeye ve hatta çılgınca almaya değer!
Hele bi turkuaz sandalet vardı 30 liraya almadığım, ahh aklım asıl onda kaldı :)
Sevgiler sevgiler...
SD
3 Ağustos 2012 Cuma
Kalbim Hvar'da kaldı! (3)
Herkese selam,
Tatilimizin 3. günü Hvar Adasına geçmek için Dubrovnik'ten ayrılıyoruz. Şimdi Dubrovnik'ten Hvar'a geçmek için aslında bir çok alternatif var. Birincisi bizim hakkında hiç bir done bulamadığımız feribot. 8 saat süren bir yolculuk olup direk Dubrovnik'ten Hvar'a gidiyormuş ama haftada sadece 2 gün. O yüzden biz bunu tercih etmiyoruz. İkincisine geçmeden şunu söylemekte fayda var, Hvar adası büyük bi ada olup ulaşım 2 türlü gerçekleşiyor. Biri merkez diye geçen "Stari Grad", diğeri ise asıl turizmin olduğu ve denize girilen plajların olduğu bölge olan "Hvar". İkinci yolumuza gelecek olursak Dubrovnik'ten Split otobüsüne binip Drvenik'te iniyorsunuz,sonra Drvenik'ten belirli saatlerde olan feribotlarla Hvar'a gidebiliyorsunuz. Ekşide bazı arkadaşlar Hvar'a ulaşıldığında 70 km lik bir kara yolundan bahsetmişler ama tabi biz bu yolu da tercih etmediğimiz için orasını bilemedik:) Üçüncü ve son alternatif bizim tercihimiz oluyor. Dubrovnik'ten terminale gidiyoruz ve kişi başı 132 kunaya 4,5 saat sürecek olan Split biletlerimizi alıyoruz. Burda da yine valiz başına 8 kuna istiyor amcalarımız kesintisiz;) yol çok virajlı ve otobüs, belediye otobüsü gibi her yerde durduğu için aslında o kadar sürüyor, yine de sıkıntısız bi yolculuktan sonra Split'e iniyoruz.
Split'te terminal ve feribotlar aynı yerde yine. İnfoya sorduktan sonra anlıyoruz ki Hvar' a sadece "Jadrolinja" adlı feribot gidiyor biz de hemen bilet almak için koşturuyoruz. Aşağıda (burda küçük ama büyütürseniz daha net görürsünüz) kalkış-varış saatlerini koyduğum sadece Jadrolinja'ya ait değil tabi. Yukarda bahsettiğim Drvenik feribotlarının da saatleri var. Burdan da anlaşılacağı gibi direk Hvar'a sadece 2 tane feribot varken, Stari Grad'a bir çok mevcut. Hatta biletler genellikle 1 gün öncesinden alındığı için biz direk Hvar'a bilet bulamıyor, dolayısıyla Stari Grad üzeri geçmek zorunda kalıyoruz.
Kişi başı 47 kunaya aldığımız Jadrolinja yolculuğu baya kalabalık ve devasa bi feribotta 1 saat 45 dakika sürüyor. Feribota erken girip içerde yer kapmanızı tavsiye ederim,ha ama ben burda da güneşlenmeye başlarım derseniz de herkesin yaptığı gibi bikininizi giyip yukarıda güneşlenebilirsiniz. Stari Grad'a indiğinizde sizi sadece 1 otobüs ve minibüs şeklinde taksiler bekliyor. Otobüs ayakta dahil yolcu aldığı halde bize yer kalmıyor. Taksilere yöneliyoruz,onlar da çoktan yolcularını almış oluyor. O yüzden size tavsiyem feribottan ilk inmeye çalışın;) Otobüs ve taksiler gittikten sonra bir sürü insan Hvar'a gitmek için taksi kuyruğuna giriyor ama ortada taksi yok ki! Biz orda tanıştığımız Türk arkadaşlarla ilerden bi taksi bulup anlaşıyoruz. Otobüs parasını bilmediğimiz için 15 km.lik Hvar yolculuğu için taksimetreyi açan takside gözümüz taksimetrede Hvar'a varıyoruz. Taksi 240 kuna yazıyor ve biz 4 kişi bu paraya geldiğimize seviniyoruz. 20 dakika sonra Hvar merkezdeyiz. Taksi merkezin girişinde bırakıyor çünkü adanın merkezine araç giremiyor.Ordan sonra siz bavullarınızla yürüyorsunuz. Tabi biz oteli bilmediğimizden adama çevreden dolaşmasını ve bizi bi şekilde otelin önünde bırakmasını söylüyoruz.
İşte bizim 5 gün kaldığımız ve dünya tatlısı insanların ev sahipliği yaptığı muhteşem pansiyonumuz: Apartments Rogosic! Ev sahipleri alt katta kalıyor,üst katlar da kiralık. Her katta mutfak var hatta çoğu odanın içinde mutfak var! Biz odamızın içinde sadece tuvalet banyo olmasına özen gösteriyoruz. Mutfağı kullanmayız diye düşünmüştük ama sonradan kahvaltı ve öğle yemeğine otele gelip mutfakta bişeler yapmayı tercih ediyoruz:) Odalar klimalı, internet biraz yavaş ama mevcut.Çok sessiz ve ailelerin tercih ettiği nezih bi yer. Karşısında hemen sağlık ocağı var ve Hvar'ın meşhur Amfora otelinin arkasında. Kaldığımız pansiyonun yerine bayılıyoruz! Çünkü 2 dakika sola yürüyerek adanın merkezindeyiz (aşağıda) ve yine sağa 2 dakika yürüyerek plajdayız(aşağıda)!
Merkezde yiyecek içecek fiyatları genel olarak tüm mekanlarda aynı, pizzalar 45-60 kuna arası, salatalar 45-55 kuna arası, et,balık ve tavuklar 75-125 kuna arası değişiyor. Tabi tüm restoranlarda Wifi da mevcut,es geçmeyelim:)
Hvar Marinadan her gün karşıdaki adalara turlar var,mutlaka görülmesi gereken bi ada olarak Bol'u tavsiye ediyor herkes. Sabah 9'da kalkış akşam 18'de varış, lunch dahil kişi başı 250 kuna. Merkezde bir çok restoran var, akşamları herkes giyinip kuşanıp aşağıya merkeze iniyor ama tabi merkez gece 11'den sonra canlanıyor. Bizim Bodrum'umuzdaki gibi şıkır şıkır full makyaj yok tabi oralarda:) Kızlar ayaklarında şipidik terlik üstlerinde bi elbise,biraz allık, biraz göz kalemi ve yazın olmazsa olmazı kuaförsüz doğal bırakılmış saçlarla aşağıda oluyorlar:) O yüzden giderken abartı kıyafetler ve bi ton makyaj malzemesi götürmenizi tavsiye etmem zira herkes assolist gözüyle bakar valla:) Carpe Diem adlı mekan biraz daha Reina vari olup içerde müzik de, insanlar da ölü. Kimse dans etmeyip herkes birbirini kesiyor. Gece 2'den sonra Carpe Diem'in kendine ait olan karşı taraftaki açık hava discosuna geçmek için ücretsiz taksi feribotlar var. Ancak karşıya geçer geçmez 100 kunanızı alıyorrlar:) Burda da eğlence sabah 6'ya kadar devam ediyor ve aynı şekilde geri dönüyorsunuz. Çoğunlukla gençler merdivenlerde,sokakta,yerlerde daha doğrusu eğlenmeyi bildikleri her yerde eğleniyorlar.
Hvarda her yerden okyanusa girebiliyorsunuz. Yukarıda görünen kayalıklara bile havlu serip ya da ilk gördüğünüz betona havlu serip bile güneşlenip denize girebiliyorsunuz.En üste koyduğum şezlonglu yer bizim kaldığımız pansiyonun hemen altında olan ve genellikle herkesin tercih ettiği tek plaj. İster 40 kunaya şezlong kiralayın isterseniz betona ya da taşlara havlunuzu serip oraya konuşlanın. Paralı plajlar da var tabi ama hepsi yan yana olduğu için ve müzikleri çok da iyi olmadığı için biz tercih etmiyoruz.
Uzun süreli konaklama yapıp pansiyonda yer içeriz derseniz merkezdeki büyük konzumdan alışveriş yapın derim. Diğer küçük olan büfeler ve marketlerde fiyatlar turistlere göre bilginiz olsun :)
Hvar hakkında aklımda kalanlar bunlar, tabi yine unutmayın suları musluktan içebiliyorsunuz! Kumsal aramayın, taş ve kayalık var, denizin dibi de aynı şekilde. O yüzden çoğu deniz ayakkabısıyla yüzüyordu. Ama o su her zaman mı tertemiz olur, suyun dibi her zaman mı berrak görünür, Allah'ım muhteşemdi! Her yaz gidilmeye değer, her yaz Türkiye'de güneyde yaptığınız tatilin yarı parasına burda tatil yapmaya değer. Muhteşem bi yer, muhteşem bi ortam! Şiddetle ve ısrarla tavsiye ederim!
Siz de gittiğinizde bol bol foto çekip paylaşırsanız çok da sevinirim :)
Sevgiler sevgiler...
SD
Tatilimizin 3. günü Hvar Adasına geçmek için Dubrovnik'ten ayrılıyoruz. Şimdi Dubrovnik'ten Hvar'a geçmek için aslında bir çok alternatif var. Birincisi bizim hakkında hiç bir done bulamadığımız feribot. 8 saat süren bir yolculuk olup direk Dubrovnik'ten Hvar'a gidiyormuş ama haftada sadece 2 gün. O yüzden biz bunu tercih etmiyoruz. İkincisine geçmeden şunu söylemekte fayda var, Hvar adası büyük bi ada olup ulaşım 2 türlü gerçekleşiyor. Biri merkez diye geçen "Stari Grad", diğeri ise asıl turizmin olduğu ve denize girilen plajların olduğu bölge olan "Hvar". İkinci yolumuza gelecek olursak Dubrovnik'ten Split otobüsüne binip Drvenik'te iniyorsunuz,sonra Drvenik'ten belirli saatlerde olan feribotlarla Hvar'a gidebiliyorsunuz. Ekşide bazı arkadaşlar Hvar'a ulaşıldığında 70 km lik bir kara yolundan bahsetmişler ama tabi biz bu yolu da tercih etmediğimiz için orasını bilemedik:) Üçüncü ve son alternatif bizim tercihimiz oluyor. Dubrovnik'ten terminale gidiyoruz ve kişi başı 132 kunaya 4,5 saat sürecek olan Split biletlerimizi alıyoruz. Burda da yine valiz başına 8 kuna istiyor amcalarımız kesintisiz;) yol çok virajlı ve otobüs, belediye otobüsü gibi her yerde durduğu için aslında o kadar sürüyor, yine de sıkıntısız bi yolculuktan sonra Split'e iniyoruz.
Split'te terminal ve feribotlar aynı yerde yine. İnfoya sorduktan sonra anlıyoruz ki Hvar' a sadece "Jadrolinja" adlı feribot gidiyor biz de hemen bilet almak için koşturuyoruz. Aşağıda (burda küçük ama büyütürseniz daha net görürsünüz) kalkış-varış saatlerini koyduğum sadece Jadrolinja'ya ait değil tabi. Yukarda bahsettiğim Drvenik feribotlarının da saatleri var. Burdan da anlaşılacağı gibi direk Hvar'a sadece 2 tane feribot varken, Stari Grad'a bir çok mevcut. Hatta biletler genellikle 1 gün öncesinden alındığı için biz direk Hvar'a bilet bulamıyor, dolayısıyla Stari Grad üzeri geçmek zorunda kalıyoruz.
Kişi başı 47 kunaya aldığımız Jadrolinja yolculuğu baya kalabalık ve devasa bi feribotta 1 saat 45 dakika sürüyor. Feribota erken girip içerde yer kapmanızı tavsiye ederim,ha ama ben burda da güneşlenmeye başlarım derseniz de herkesin yaptığı gibi bikininizi giyip yukarıda güneşlenebilirsiniz. Stari Grad'a indiğinizde sizi sadece 1 otobüs ve minibüs şeklinde taksiler bekliyor. Otobüs ayakta dahil yolcu aldığı halde bize yer kalmıyor. Taksilere yöneliyoruz,onlar da çoktan yolcularını almış oluyor. O yüzden size tavsiyem feribottan ilk inmeye çalışın;) Otobüs ve taksiler gittikten sonra bir sürü insan Hvar'a gitmek için taksi kuyruğuna giriyor ama ortada taksi yok ki! Biz orda tanıştığımız Türk arkadaşlarla ilerden bi taksi bulup anlaşıyoruz. Otobüs parasını bilmediğimiz için 15 km.lik Hvar yolculuğu için taksimetreyi açan takside gözümüz taksimetrede Hvar'a varıyoruz. Taksi 240 kuna yazıyor ve biz 4 kişi bu paraya geldiğimize seviniyoruz. 20 dakika sonra Hvar merkezdeyiz. Taksi merkezin girişinde bırakıyor çünkü adanın merkezine araç giremiyor.Ordan sonra siz bavullarınızla yürüyorsunuz. Tabi biz oteli bilmediğimizden adama çevreden dolaşmasını ve bizi bi şekilde otelin önünde bırakmasını söylüyoruz.
Hvar Merkez |
Hvar Plaj |
Hvar'a üstten bakış |
Hvar Marinadan her gün karşıdaki adalara turlar var,mutlaka görülmesi gereken bi ada olarak Bol'u tavsiye ediyor herkes. Sabah 9'da kalkış akşam 18'de varış, lunch dahil kişi başı 250 kuna. Merkezde bir çok restoran var, akşamları herkes giyinip kuşanıp aşağıya merkeze iniyor ama tabi merkez gece 11'den sonra canlanıyor. Bizim Bodrum'umuzdaki gibi şıkır şıkır full makyaj yok tabi oralarda:) Kızlar ayaklarında şipidik terlik üstlerinde bi elbise,biraz allık, biraz göz kalemi ve yazın olmazsa olmazı kuaförsüz doğal bırakılmış saçlarla aşağıda oluyorlar:) O yüzden giderken abartı kıyafetler ve bi ton makyaj malzemesi götürmenizi tavsiye etmem zira herkes assolist gözüyle bakar valla:) Carpe Diem adlı mekan biraz daha Reina vari olup içerde müzik de, insanlar da ölü. Kimse dans etmeyip herkes birbirini kesiyor. Gece 2'den sonra Carpe Diem'in kendine ait olan karşı taraftaki açık hava discosuna geçmek için ücretsiz taksi feribotlar var. Ancak karşıya geçer geçmez 100 kunanızı alıyorrlar:) Burda da eğlence sabah 6'ya kadar devam ediyor ve aynı şekilde geri dönüyorsunuz. Çoğunlukla gençler merdivenlerde,sokakta,yerlerde daha doğrusu eğlenmeyi bildikleri her yerde eğleniyorlar.
![]() |
Mekanlar küçücük olduğu için müzik bangır bangır dışarı verilip herkes dışarda eğleniyor. |
Hvarda her yerden okyanusa girebiliyorsunuz. Yukarıda görünen kayalıklara bile havlu serip ya da ilk gördüğünüz betona havlu serip bile güneşlenip denize girebiliyorsunuz.En üste koyduğum şezlonglu yer bizim kaldığımız pansiyonun hemen altında olan ve genellikle herkesin tercih ettiği tek plaj. İster 40 kunaya şezlong kiralayın isterseniz betona ya da taşlara havlunuzu serip oraya konuşlanın. Paralı plajlar da var tabi ama hepsi yan yana olduğu için ve müzikleri çok da iyi olmadığı için biz tercih etmiyoruz.
Uzun süreli konaklama yapıp pansiyonda yer içeriz derseniz merkezdeki büyük konzumdan alışveriş yapın derim. Diğer küçük olan büfeler ve marketlerde fiyatlar turistlere göre bilginiz olsun :)
Hvar hakkında aklımda kalanlar bunlar, tabi yine unutmayın suları musluktan içebiliyorsunuz! Kumsal aramayın, taş ve kayalık var, denizin dibi de aynı şekilde. O yüzden çoğu deniz ayakkabısıyla yüzüyordu. Ama o su her zaman mı tertemiz olur, suyun dibi her zaman mı berrak görünür, Allah'ım muhteşemdi! Her yaz gidilmeye değer, her yaz Türkiye'de güneyde yaptığınız tatilin yarı parasına burda tatil yapmaya değer. Muhteşem bi yer, muhteşem bi ortam! Şiddetle ve ısrarla tavsiye ederim!
Siz de gittiğinizde bol bol foto çekip paylaşırsanız çok da sevinirim :)
Sevgiler sevgiler...
SD
Etiketler:
Adriyatik,
Balkanlar Turu,
Bol Adası,
Bol Island,
Crotia,
Dubrovnikten Hvara,
Hırvatistan,
Hırvatistan Gezisi,
Hırvatistan Tatili,
Hırvatistan Turu,
Hvar,
Hvar adası,
Hvar Island,
Hvar tatili
29 Temmuz 2012 Pazar
Neon Bileklik Yapalım mı?
Herkese selam;
Ben bu hafta sonu ramazan dolayısıyla hiç bir yere çıkamayınca soluğu 1 saatlik Suluhan kaçamağında buldum:) 1 saat hızlı hızlı malzemeleri aldım ama terden ve susuzluktan öldüm! Modada kankan'da gördüğüm bu bileklikleri kafaya koymuştum ve kendime göre aparatlar alarak başladım yapmaya. Şimdilik 3 tanesi bitti ama sırada daha bir sürü var:)
Ayrıntılı yapılışı için burdan buyruuun...
ve bu güzel bileklikleri bizimle tanıştırdığı için Modadakankan'a çokça teşekkür!
Aynı zamanda Instagramda "pudisse" olarak beni takip edebilirsiniz:)
Sevgiler sevgiler..
SD
Ben bu hafta sonu ramazan dolayısıyla hiç bir yere çıkamayınca soluğu 1 saatlik Suluhan kaçamağında buldum:) 1 saat hızlı hızlı malzemeleri aldım ama terden ve susuzluktan öldüm! Modada kankan'da gördüğüm bu bileklikleri kafaya koymuştum ve kendime göre aparatlar alarak başladım yapmaya. Şimdilik 3 tanesi bitti ama sırada daha bir sürü var:)
Ayrıntılı yapılışı için burdan buyruuun...
ve bu güzel bileklikleri bizimle tanıştırdığı için Modadakankan'a çokça teşekkür!
Aynı zamanda Instagramda "pudisse" olarak beni takip edebilirsiniz:)
Sevgiler sevgiler..
SD
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Ter Kokusuyla Basedebiliriz,EV-VET!
Herkese Merhaba,
Malum yaz aylarında aslında hepimizin şikayet ettiği tek durum "ter kokusu" olsa gerek! İşin eğlenceli tarafı twitterda bu konu üzerine milyonlarca muhteşem geyik dönmesi:) Eğlencesiz olan tarafı ise gerçekten o kokuya maruz kalmak!
Malum yaz aylarında aslında hepimizin şikayet ettiği tek durum "ter kokusu" olsa gerek! İşin eğlenceli tarafı twitterda bu konu üzerine milyonlarca muhteşem geyik dönmesi:) Eğlencesiz olan tarafı ise gerçekten o kokuya maruz kalmak!
Aslında fizyolojik olarak bakıldığında ,terlemek, metabolizmamız için yararlı bir fonksiyon olup, vücut ısısını dengeler, cildi nemlendirir ve en önemlisi boşaltım sistemini destekler.
Ter, salgılandığında kokusuz ve renksiz olmasına rağmen, hijyen,sıcak ve nem gibi faktörlerle, koltuk altında çoğalan bakteriler yüzünden zamanla kötü kokulu bir hal alır.
Öyleyse hedefimiz bu bakterilerin oluşumunu önlemek! Bunun için temizlik ve hijyenin yanı sıra kullandığımız roll-onlarda bu bakterileri önleyici içerik olması şart.
Koltuk altı ter pedleri,pudralı-pudrasız deolar,roll-onlardan sonra kimileri bu durumdan o kadar çok bıkmış olmalı ki koltuk altına botoks yaptıranı bile gördüm. Organik kozmetiğe meraklı biri olarak ben bu tarz dış etkilere karşıyım tabi:)
İşte tam da bu noktada son tanıştığım ve EcoCert sertifikalı olan Urtekram imdadımıza yetişiyor!
Urtekram'ın Yeşil Çaylı Kristalize roll-onu içeriğindeki mineral tuzlar sayesinde bakterilerin oluşumunu engelliyor. Yeşil çay ve çay yağının koltuk altı ter kokusuna çok iyi geldiğini zaten biliyoruz.
Sonuç olarak, ben büyük bi hevesle kullanıyorum ve diğer roll-onların reklamlarında söylendiği gibi diil gerçekten "gün boyu koruma"yı yaşıyorum!
Urtekram roll-on, doğal terlememizi engellemeden koltuk altına yaydığı mineral tabaka sayesinde kötü koku oluşumunu engelliyor. Sabah sürüp çıktığınız takdirde, gün içerisinde tazelemenize gerek kalmadan ferah kalabiliyorsunuz!
Parfüm, alkol, renklendirici, sentetik koruyucu ve klorlu alüminyum tuzları içermediği gibi sertifikalı organik olduğundan güvenle kullanıyorum ve herkese şiddetle tavsiye ediyorum!
İnanırsak diil ama kullanırsak başa çıkabiliriz:)
Sevgiler sevgiler...
SD
23 Temmuz 2012 Pazartesi
Dubrovnik Cennetten bi tablo olabilir mi? (2)
Tatilin en güzel kısmına başlıyoruz.
Artık Dubrovnik terminalindeyiz! Hemen şehir merkezine nasıl gideriz için turist infodan bilgi ediniyoruz. Bizim kaldığımız otele taksi 60 kunaya giderken isterseniz güzergahınıza göre otobüs tercih edebilirsiniz,o ise kişi başı 12 kuna. Bu arada 1 lira 3,22 kunaya denk geliyor. Biz taksiye atlayıp Guest House Raguz'a yol alıyoruz. Odanın fotoları aşağıdaki gibi. Yine tuvaleti ve banyosu içinde olan bir oda tercih ediyoruz. Oda, hijyen konusunda süper,Wi-fi, buzdolabı falan hepsi var ama klimayı kapının dısına ortak hole koymuslar. Odada klimaya ihtiyac duymuyoruz aslında çünkü oda baya serin. (Bookingde de detaylı açıklamalarımı bulabilisiniz.) Otelin açıklamalarında şehir merkezine 15 dakika yürüyüş mesafesinde demişler ama baya baya 25 dakika yürüyorsunuz.
Hava muhteşem olduğundan yürümeye başlıyoruz. Şehir merkezi aşağı taraftayken ,yerleşim üst taraflarda. Old City'ye yaklaşırken dışarıda bir sürü hostel görünce pişman oluyoruz,bizimki çok uzakta kaldığı için. Daha sonra Old City'nin içine girip orda da kalınacak hosteller görünce bir daha pişman oluyoruz. Dubrovnikte merkezde Old City ve etrafında da plajlar var. Old City'nin dışında hayat yok diyebilirim. Restoranlar, barlar, eğlence mekanları, kafeler, müzeler, tüm tarihi doku hepsi Old City'nin içinde. Aşağıdaki foto Old City'nin dışarıdan çekilmiş hali. Burdan anlayabilirsiniz ne kadar büyük olduğunu. Bir alttaki ise içeri girer girmez ana meydanından bir kare.
Artık Dubrovnik terminalindeyiz! Hemen şehir merkezine nasıl gideriz için turist infodan bilgi ediniyoruz. Bizim kaldığımız otele taksi 60 kunaya giderken isterseniz güzergahınıza göre otobüs tercih edebilirsiniz,o ise kişi başı 12 kuna. Bu arada 1 lira 3,22 kunaya denk geliyor. Biz taksiye atlayıp Guest House Raguz'a yol alıyoruz. Odanın fotoları aşağıdaki gibi. Yine tuvaleti ve banyosu içinde olan bir oda tercih ediyoruz. Oda, hijyen konusunda süper,Wi-fi, buzdolabı falan hepsi var ama klimayı kapının dısına ortak hole koymuslar. Odada klimaya ihtiyac duymuyoruz aslında çünkü oda baya serin. (Bookingde de detaylı açıklamalarımı bulabilisiniz.) Otelin açıklamalarında şehir merkezine 15 dakika yürüyüş mesafesinde demişler ama baya baya 25 dakika yürüyorsunuz.
Guest House Raguz_DUBROVNIK |
Tabi biz gündüz orda olduğumuz için baya boştu. Ama akşam millet plajdan dönünce inanılmaz kalabalık oluyordu. Zaten her yerde turist kafilelerini görebilirsiniz. Biz de arada ETS Turun Türk kafilesine takılalım diyoruz ama baktık o güneşte müze gezileri sarmıyor, en yakın kafede buluyoruz kendimizi:)
Bir sürü yukarıya çıkan daracık sokaklar ve bu daracık sokaklarda onlarca kafe...O kadar güzel ki herkes dışarda, her kafe tıklım tıklım, yemek yiyenler fotograf çekinenler. Hatta Old City ve Dubrovniğe yukarıdan bakabilmek için 70 kunalık bir yol var. Eğer fotoğrafa merakınız varsa isterseniz o yoldan yürüyüp panoramik Dubrovnik görüntüleri alabilirsiniz.
Gelelim yemek fiyatlarına; meydandaki büyük restoranlarda tavuk fileto 170 kuna civarıyken balık ve et 180- 250 kuna arasında değişiyor.Salatalar 65-70 kunayken pizzalar(baya büyük) 45-70 kuna arası. Ve yine unutmadan Hırvatistan ve Bosna'da çoğunlukla musluk suyu içilebiliyor. Zaten en pahalı şey su! O yüzden deli gibi para harcamamak için musluk suyu için. Çokça su havuzları ve musluk var. Meydanın sol tarafından yukarıya doğru tırmanınırken "Cold Drinks, Most Beautiful View" yazısını takip ediyoruz ve ufacık bi pencereden çıkıp bu manzarayla karşılalşıyoruz. Resmen kayaların arasında kalan bu mekanda soğuk bir şeyler içebilirken deniz ayağımızın altında! İşte burası gerçekten cennet!
Akşam yemek için bir sürü alternatif varken eğlenmek için çok club yok. Olanlarda Old City'nin dışında. Dubrovniğin görsel güzelliğinin yanı sıra çok kalabalık olması sizi yoruyor. Her yer turist.. O kadar ki artık çoğu insan Stradun caddesinde yerlerde oturmuş muhabbette..
Bizim plaja gitmeye vaktimiz kalmadığından gidemedik ama plajları da çok güzel görünüyordu. Old City gerçekten görülmeye değer bi şehir. Vaktiniz varsa 2-3 gün ayırmanızı mutlaka tavsiye ederim ama dikkat edin hosteliniz Old Citye yakın olsun :)
Bir sonraki durağımız uzun soluklu : Hvar Island!
Sevgiler sevgiler...
SD
Etiketler:
Crotia,
Dubrovnik,
Hırvatistan,
Old City
Şeffaf mı Şeffaf Çantalar
Merhabalar
Ben bugün uzun zamandır kafaya koyduğum bir şeyi gerçekleştirdim yine! Boğa burcu olmak kolay diil tabi, bi şeyi kafaya koyduysam mutlaka olucak:) Uzundur şeffaf çantalara bakıyorum, bi ara kendim yapmaya çalıştım sert plastikten ama kimse yapamadı, ince plastikten yapılan clutchları da ben istemedim.
Bu akşam da H&M'de dolaşırken şansıma 2 tane Şeffaf çanta gördüm! Biri pembe clutch diğeri ise aşağıda benim alışveriş sepetime takılan! Tabi yanında da ufak tefek küpeler bileklikler alınmazsa olmaz:) H&M indirimde hiç bişe kalmamıştır diye sakın düşünmeyin hala yeni ürünler geliyor ve aslında bunlar sitesinde yeni gelenler başlığında yayınlanıyor. Benim aldığım çanta da onlardan işte...
Tabii ki asıl istediğim Fendi'nin şeffaf clutchı :)
Ben bugün uzun zamandır kafaya koyduğum bir şeyi gerçekleştirdim yine! Boğa burcu olmak kolay diil tabi, bi şeyi kafaya koyduysam mutlaka olucak:) Uzundur şeffaf çantalara bakıyorum, bi ara kendim yapmaya çalıştım sert plastikten ama kimse yapamadı, ince plastikten yapılan clutchları da ben istemedim.
Bu akşam da H&M'de dolaşırken şansıma 2 tane Şeffaf çanta gördüm! Biri pembe clutch diğeri ise aşağıda benim alışveriş sepetime takılan! Tabi yanında da ufak tefek küpeler bileklikler alınmazsa olmaz:) H&M indirimde hiç bişe kalmamıştır diye sakın düşünmeyin hala yeni ürünler geliyor ve aslında bunlar sitesinde yeni gelenler başlığında yayınlanıyor. Benim aldığım çanta da onlardan işte...
Tabii ki asıl istediğim Fendi'nin şeffaf clutchı :)
![]() |
İşte Benim H&M'im! |
![]() |
CHANNEL |
![]() |
CHANNEL |
![]() |
GUESS |
![]() |
GUESS |
![]() |
İşte asıl favorim FENDİ |
![]() |
FURLA Candy |
![]() |
HERMES |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)