24 Ağustos 2012 Cuma

Saçlarımıza İyi Davranalım!

Herkese Merhaba,

Yaz aylarının sonlarına yaklaşırken deniz, kum, güneş üçlüsünün saçımıza aslında ne kadar zarar verdiğinin farkındasınızdır değil mi? Yok, "ben tatile gitmedim" derseniz de kuaför, fön, maşa ve press işlemlerinin de aynı kötülüğü canım saçlarınıza yaptığını bilirsiniz en azından :) 
Ben uzun süredir John Frieda'nın onarıcı maskesini saç kremi olarak hayatıma sokmuş bulunuyorum.
Haftada 2 kere dediği için her yıkamadan sonra John Frieda'yı kullanamadığımdan diğer yıkamalarda Keratinology'nin saç kremlerinden destek alıyorum:)Keratinology'nin hem saç kremi hem de saç bakım spreyinden acaip memnunum. 
Onarıcı Saç Kremi

Isıya Karşı Koruyucu Saç Spreyi
Evde kullandığım saç kurutma makinem ve spor salonunda kullandığım kurutma makineleri de profesyonel olduğundan çok yoğun bi ısı çıkışı sağlıyorlar.E tabi bu yoğun yıkamaya ve ısıya dayanamayan saça sadece saç kremi ve ısı karşıtı spreyler yetersiz kalıyor. 
Hatta bir seferinde saçlarım o kadar çok yanmaya yüz tutmuş o kadar çok yıpranmışlardı ki hemen Keratinology'nin bakım serumlarından aldım ve ilk yıkamada eski saçlarıma kavuştum! 
6'lı Saç Onarım Serumu

John Frieda'ya gelecek olursak, çok geç tanıştığım için o kadar üzgünüm ki..ilk maskede yumuşaklığı anında hissettiren tek krem sanırım. Saçınıza uyguladığınız onca işlemden sonra kırık oranının gözle görünür seviyede düştüğünü fark edebiliyorsunuz.Hem de saçlarınız yıkamadan sonra kabarıp elektrikleniyorsa ya da deniz kenarı bi ilde yaşayıp nemden dolayı hemen elektrikleniyorsa işte bu maske o saçları öyle bir yatıştırıyor ki inanamazsınız!
Diğer ürünlerini kullanmadığım için bilemiyorum ama herkesin bu saç maskesini denemesini isterim, çünkü sonrasında asla vazgeçemeyeceksiniz:)

John Frieda'yı YKM, Watsons ve artık çoğu kozmetik mağazalarında bulabilirsiniz.

Sevgiler sevgiler...

sd


**Beni Twitter ve Instagramda "pudisse" olarak takip edebilirsiniz!

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Cildimizi anlayıp dogru ürün tercih edelim..

Herkese Merhaba,

Bayram dönüşü hızlı bi başlangıç yaptık haftaya. Umarım hepinizin bayramı benimki kadar muhteşem geçmiştir:) Tüm sevdiklerim yanımda olduğundan inanılmaz güzel bi bayram geçirdim.Keşke her bayram böyle olsa:) Hepinizin geçmiş bayramının kutluyorum ve asıl meselemize dönüyorum:)
Şimdi ben ter kokusuna savaş açmak için önceki yazımda organik roll-on'dan bahsetmiştim. Tabiki organik ürün kullanımımız bununla sınırlı değil! Benim organik kozmetiğe merak salmama neden olan iş yerinden arkadaşımdı ve gün geçtikçe iyi ki de beni tanıştırmış diyorum:) 
Yanlış allık fırçası kullanmaktan veya çok fazla fondöten, pudra, allığı üst üste kullanmaktan veya iyi temizlememekten dolayı yüzümde bi aralar sivilcelenme olmuştu. Sivilceler 1-2 taneydi ama çıktıkları zaman 3 ay geçmiyorlardı. Geçenlerde de mutlaka iz kalıyordu:( Doktora gittim bir sürü ilaç, antibiyotik, krem vs kullandım ama hiç biri içindeki kisti ve iltihabı boşaltmaktan başka izleri geçirmekte etkili olamadı. Doktorun söylediğine göre sivilceler, cildim iyi temizlenemediği için kistleşip deri altında sürekli şiş halde barınıyormuş. Bunu duyan ben hemen temizleyici arayışına girdim tabi:) 
Doktor, bir kaç ürün önerdi ama ben sertifikalı bi organik temizleyici kullanıyorum deyince nasıl tedarik ettiğimi sordu hemen ve broşür istedi benden :) 
Neden organik derseniz hangimiz, cildimize sürdüğümüz onca üründen her hangi birinde petrol türevi, vazelin, paraben, GDO,parafin, suni renklendirici, parfüm içermesini ister ki? Organik kozmetik adı altında tamamen organik olmayan,içinde yine paraben, renklendirici ya da parfüm bulunduran  bir çok ürün varken Sole Organic'in sitesini incelediğinizde alınan sertifikalar sizi yeterince tatmin edecektir. Ya da Googleda dahi ufak bir araştırma yaparsanız sitedeki tüm markaların yurt dışında ne kadar yaygın ve bilinir olduğunu anlayabilirsiniz. Dolayısıyla iş yerindeki arkadaşımın sayesinde  Dr. Hauschka'yla tanıştım.
Önce cilt temizleme sütünü ve toniğini aldım düzenli kullandım -hala da kullanıyorum- ve cildimde ne sivilce ne de leke kaldı. Tabi bunun yanı sıra ağır makyaj yapmayı da kestim. Yaptığım en büyük hatalardan biri de yaz-kış güneş kremi kullanmamak olmuştu. Hemen renkli güneş kremi aldım ve böylece fondöten kullanmaktan kurtuldum. 
İşte Dr Hauschka'larım!


Temizleme Sütü

Tonik
Bu ikiliden inanılmaz memnunum! Hele tonik muhteşem! Arada bir beyaz kil maskesinden sonra tonikle cildinizi yatıştırdığınızda etkiyi hemen hissediyorsunuz. 
Gelelim Dr. Hauschka'ları nereden alabileceğinize. İster GNC mağazalarında isterseniz benim yaptığım gibi  daha uygun fiyatlarla buradan alabilirsiniz.
Sole Organic, Dr. Hauschka dışında sizi başka bir çok sertifikalı organik ürünle tanıştırıyor. Makyaj ürünlerinden temizleyicilere, nemlendiricilerden güneş kremlerine, bitki, çaylarından bebek ürünlerine kadar aradığınız bütün organik ürünleri burada bulabilirsiniz. Teslimat çok hızlı 2 günde hemen dönüş yapıyorlar, ödemeyi ister kredi kartıyla ister havale/eft ile yapın hiç fark etmez:) Hatta Facebook sayfalarına abone olursanız haftalık indirimlerini de atlamamış olursunuz!
Cilt tipinize göre ister Dr. Hauschka olsun isterse diğer markalar, ama mutlaka sizin için uygun olacak bi organik kozmetik varken cildinize yazık değil mi? Bence soleorganic'i bi inceleyin ve hatta Hollywood ve Avrupa'da bu ürünlerin ne kadar yaygın kullanıldığını okuyun ve öyle karar verin. Benden ısrarla tavsiye etmesi sizdense denemesi! 

Sevgiler sevgiler..

sd

14 Ağustos 2012 Salı

Zımbalanalım!

Herkese Merhaba;
Ben bu aralar izinli olunca kendimi DIY projelerine adadım. Ankara'da uzun bi zımba arayış sürecimden sonra aradığımı buldum ve zımbalarıma kavuştum. Önce Ulusta Suluhanda aradım ama zımba ve çivilerden haberleri yok! 
Sonra düğmecilere baktım Çıkrıkçılar Yokuşuna tırmandım ama yok:( Sonra çanta imalatçılarında vardır diye kendimi Konya Sokak arasında bulunan çantacılara attım ve buldum! 
Tam olarak tüm çivi ve zımbalar olmasa da işime yarayacak baya zımba aldım:)
Hem de ister tek alın ister toplu alın her türlü satışını yapıyorlar. 
Akşam kot yeleğimde denedim ve işte sonuçları nasıl olmuş?


Ankara'da tam olarak nerden aldığımı öğrenmek için bana instagram ve twitterdan Pudisse olarak olaşabilirsiniz.

Sevgiler sevgiler...

SD

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Split bir İzmir olabilir mi ki? (4)

Herkese selam,
Tatilin son 2 gününe girerken Hvar'dan ayrılıp Split'e geçiyoruz. Bi önceki yazımda Hvar-Split feribot saatlerini paylaşmıştım. Eğer Hvar üzerinden gidecekseniz günde 2 tane feribot varken, Stari Grad üzerinden gidecekseniz,feribot saatleri daha çok olup her feribot için 1 saat öncesinden otobüs de var. Biz Hvar'dan daha da geç ayrılabilmek adına en son feriyle Stari Grad üzerinden Split'e geçiyoruz. (Otobüs kişi başı 25 kuna) 
Önceden söylediğim gibi feribot,tren ve otobüs terminalleri Split'in merkezinde olduğundan feribottan indiğiniz an yukarı doğru yürürseniz merkeze gelmiş oluyorsunuz. Biz gittiğimizde Split festivali olduğundan acaip kalabalıktı. Otelimiz yine çok harika bi konumda çıkınca sevinçten dört köşe oluyoruz tabi:) Split'in en işlek ana caddesinin bittiği yerden araya bir sokak uzanıyor. Artık orada evler başlıyor. İşte bizim de otelimiz bu aradaydı. Gece geç indiğimiz için ve o kadar sessiz, tenha sokaklardan elimizde bavullarla geçerken baya bi tedirgin olduk ama tamamen yersizmiş sonradan anladık:) Kaldığımız pansiyon harikaydı, mini bi stüdyo daireydi. Filtre kahve makinesinden çamaşır makinesine kadar her şey vardı! Ev sahipleri de çok tatlı insanlardı. Tekrar gitsem mutlaka orda kalırım, net! Otopark alanı yok,zaten arabayla girebileceğiniz bir sokak olmadığı için  kimsenin arabası yok çevrede. Wi-fi ,sıcak su ve hijyen de var ee daha ne olsun :) 



Apartments Varos
Ertesi gün öğleden sonra Zagreb'e geçeceğimiz için gece bavulları bıraktıktan sonra dışarı atıyoruz kendimizi. Split, diğer şehirlere göre daha ucuz. Dondurmadan, su ve pizzaya kadar tüm yiyecek fiyatlarında gözle görülür bir düşüş var. Akşam o kadar kalabalıktı ki milim milim yürüyebildik ara sokaklarda. Ana caddede canlı müzik varken ara sokaklara dalalım derseniz bir sürü cafe var. Yine aynı Old City mantığı, eski ara sokaklar ve bir çok cafe. 
Biz Split'e çok vakit ayırmadığımız için bilmiyorum ama giden başka arkadaşlar denize de girip çoğu eğlence mekanına da gitmişler ve çok beğenmişler. 



Split aynı bizim İzmir'imiz gibi. O yüzden ben Split'i çok sevdim. Tekrar yolum düşerse bu sefer daha uzun kalmayı planlarım kesinlikle, tabi bunda en büyük etken İzmir'e olan benzerlik değil:) 
Kızlar, Split ve Zagreb ayakkabı cenneti! O kadar farklı tasarım ayakkabılar var ki ! Ben Türkiye'de görmediğim bir sürü ayakkabı modeli gördüm. Tabi farklı ve gerçek deri olanların fiyatları 250 tl'den başlıyor ama 15 liradan başlayan deri olmayan, gündelik, yazlık sandaletler ya da değişik, topuklu abiye ayakkabılar var ki görmeye ve hatta çılgınca almaya değer! 
Hele bi turkuaz sandalet vardı 30 liraya almadığım, ahh aklım asıl onda kaldı :)


Sevgiler sevgiler...


SD






3 Ağustos 2012 Cuma

Kalbim Hvar'da kaldı! (3)

Herkese selam,
Tatilimizin 3. günü Hvar Adasına geçmek için Dubrovnik'ten ayrılıyoruz. Şimdi Dubrovnik'ten Hvar'a geçmek için aslında bir çok alternatif var. Birincisi bizim hakkında hiç bir done bulamadığımız feribot. 8 saat süren bir yolculuk olup direk Dubrovnik'ten Hvar'a gidiyormuş ama haftada sadece 2 gün. O yüzden biz bunu tercih etmiyoruz. İkincisine geçmeden şunu söylemekte fayda var, Hvar adası büyük bi ada olup ulaşım 2 türlü gerçekleşiyor. Biri merkez diye geçen "Stari Grad", diğeri ise asıl turizmin olduğu ve denize girilen plajların olduğu bölge olan "Hvar". İkinci yolumuza gelecek olursak Dubrovnik'ten Split otobüsüne binip Drvenik'te iniyorsunuz,sonra Drvenik'ten belirli saatlerde olan feribotlarla Hvar'a gidebiliyorsunuz. Ekşide bazı arkadaşlar Hvar'a ulaşıldığında 70 km lik bir kara yolundan bahsetmişler ama tabi biz bu yolu da tercih etmediğimiz için orasını bilemedik:) Üçüncü  ve son alternatif bizim tercihimiz oluyor. Dubrovnik'ten terminale gidiyoruz ve kişi başı 132 kunaya 4,5 saat sürecek olan Split biletlerimizi alıyoruz. Burda da yine valiz başına 8 kuna istiyor amcalarımız kesintisiz;) yol çok virajlı ve otobüs, belediye otobüsü gibi her yerde durduğu için aslında  o kadar sürüyor, yine de sıkıntısız bi yolculuktan sonra Split'e iniyoruz.
Split'te terminal ve feribotlar aynı yerde yine. İnfoya sorduktan sonra anlıyoruz ki Hvar' a sadece "Jadrolinja" adlı feribot gidiyor biz de hemen bilet almak için koşturuyoruz. Aşağıda (burda küçük ama büyütürseniz daha net görürsünüz) kalkış-varış saatlerini koyduğum sadece Jadrolinja'ya ait değil tabi. Yukarda bahsettiğim Drvenik feribotlarının da saatleri var. Burdan da anlaşılacağı gibi direk Hvar'a sadece 2 tane feribot varken, Stari Grad'a bir çok mevcut. Hatta biletler genellikle 1 gün öncesinden alındığı için biz direk Hvar'a bilet bulamıyor, dolayısıyla Stari Grad  üzeri geçmek zorunda kalıyoruz.


Kişi başı 47 kunaya aldığımız Jadrolinja yolculuğu baya kalabalık ve devasa bi feribotta 1 saat 45 dakika sürüyor. Feribota erken girip içerde yer kapmanızı tavsiye ederim,ha ama ben burda da güneşlenmeye başlarım derseniz de herkesin yaptığı gibi bikininizi giyip yukarıda güneşlenebilirsiniz. Stari Grad'a indiğinizde sizi sadece 1 otobüs ve minibüs şeklinde taksiler bekliyor. Otobüs ayakta dahil yolcu aldığı halde bize yer kalmıyor. Taksilere yöneliyoruz,onlar da çoktan yolcularını almış oluyor. O yüzden size tavsiyem feribottan ilk inmeye çalışın;) Otobüs ve taksiler gittikten sonra bir sürü insan Hvar'a gitmek için taksi kuyruğuna giriyor ama ortada taksi yok ki! Biz orda tanıştığımız Türk arkadaşlarla ilerden bi taksi bulup anlaşıyoruz. Otobüs parasını bilmediğimiz için 15 km.lik Hvar yolculuğu için taksimetreyi açan takside gözümüz taksimetrede Hvar'a varıyoruz. Taksi 240 kuna yazıyor ve biz 4 kişi bu paraya geldiğimize seviniyoruz. 20 dakika sonra Hvar merkezdeyiz. Taksi merkezin girişinde bırakıyor çünkü adanın merkezine araç giremiyor.Ordan sonra siz bavullarınızla yürüyorsunuz. Tabi biz oteli bilmediğimizden adama çevreden dolaşmasını ve bizi bi şekilde otelin önünde bırakmasını söylüyoruz.


İşte bizim 5 gün kaldığımız ve dünya tatlısı insanların ev sahipliği yaptığı muhteşem pansiyonumuz: Apartments Rogosic! Ev sahipleri alt katta kalıyor,üst katlar da kiralık. Her katta mutfak var hatta çoğu odanın içinde mutfak var! Biz odamızın içinde sadece tuvalet banyo olmasına özen gösteriyoruz. Mutfağı kullanmayız diye düşünmüştük ama sonradan kahvaltı ve öğle yemeğine otele gelip mutfakta bişeler yapmayı tercih ediyoruz:) Odalar klimalı, internet biraz yavaş ama mevcut.Çok sessiz ve ailelerin tercih ettiği nezih bi yer. Karşısında hemen sağlık ocağı var ve Hvar'ın meşhur Amfora otelinin arkasında. Kaldığımız pansiyonun yerine bayılıyoruz! Çünkü 2 dakika sola yürüyerek adanın merkezindeyiz (aşağıda) ve yine sağa 2 dakika yürüyerek plajdayız(aşağıda)!
Hvar Merkez

Hvar Plaj
Merkezde yiyecek içecek fiyatları genel olarak tüm mekanlarda aynı, pizzalar 45-60 kuna arası, salatalar 45-55 kuna arası, et,balık ve tavuklar 75-125 kuna arası değişiyor. Tabi tüm restoranlarda Wifi da mevcut,es geçmeyelim:)
Hvar'a üstten bakış


Hvar Marinadan her gün karşıdaki adalara turlar var,mutlaka görülmesi gereken bi ada olarak Bol'u tavsiye ediyor herkes. Sabah 9'da kalkış akşam 18'de varış, lunch dahil kişi başı 250 kuna. Merkezde bir çok restoran var, akşamları herkes giyinip kuşanıp aşağıya merkeze iniyor ama tabi merkez gece 11'den sonra canlanıyor. Bizim Bodrum'umuzdaki gibi şıkır şıkır full makyaj yok tabi oralarda:) Kızlar ayaklarında şipidik terlik üstlerinde bi elbise,biraz allık, biraz göz kalemi ve yazın olmazsa olmazı kuaförsüz doğal bırakılmış saçlarla aşağıda oluyorlar:) O yüzden giderken abartı kıyafetler ve bi ton makyaj malzemesi götürmenizi tavsiye etmem zira herkes assolist gözüyle bakar valla:) Carpe Diem adlı mekan biraz daha Reina vari olup içerde müzik de, insanlar da ölü. Kimse dans etmeyip herkes birbirini kesiyor. Gece 2'den sonra Carpe Diem'in kendine ait olan karşı taraftaki açık hava discosuna geçmek için ücretsiz taksi feribotlar var. Ancak karşıya geçer geçmez   100 kunanızı alıyorrlar:) Burda da eğlence sabah 6'ya kadar devam ediyor ve aynı şekilde geri dönüyorsunuz.  Çoğunlukla gençler merdivenlerde,sokakta,yerlerde daha doğrusu eğlenmeyi bildikleri her yerde eğleniyorlar.

Mekanlar küçücük olduğu için müzik bangır bangır dışarı verilip herkes dışarda  eğleniyor.


Hvarda her yerden okyanusa girebiliyorsunuz. Yukarıda görünen kayalıklara bile havlu serip ya da ilk gördüğünüz betona havlu serip bile güneşlenip denize girebiliyorsunuz.En üste koyduğum şezlonglu yer bizim kaldığımız pansiyonun hemen altında olan ve genellikle herkesin tercih ettiği tek plaj. İster 40 kunaya şezlong kiralayın isterseniz betona ya da taşlara havlunuzu serip oraya konuşlanın. Paralı plajlar da var tabi ama hepsi yan yana olduğu için ve müzikleri çok da iyi olmadığı için biz tercih etmiyoruz.

Uzun süreli konaklama yapıp pansiyonda yer içeriz derseniz merkezdeki büyük konzumdan alışveriş yapın derim. Diğer küçük olan büfeler ve marketlerde fiyatlar turistlere göre bilginiz olsun :)

Hvar hakkında aklımda kalanlar bunlar, tabi yine unutmayın suları musluktan içebiliyorsunuz! Kumsal aramayın, taş ve kayalık var, denizin dibi de aynı şekilde. O yüzden çoğu deniz ayakkabısıyla yüzüyordu. Ama o su her zaman mı tertemiz olur, suyun dibi her zaman mı berrak görünür, Allah'ım muhteşemdi! Her yaz gidilmeye değer, her yaz Türkiye'de güneyde yaptığınız tatilin yarı parasına burda tatil yapmaya değer. Muhteşem bi yer, muhteşem bi ortam! Şiddetle ve ısrarla tavsiye ederim!
Siz de gittiğinizde bol bol foto çekip paylaşırsanız çok da sevinirim :) 


Sevgiler sevgiler...


SD