22 Temmuz 2013 Pazartesi

Süper Anne!

Herkese merhaba,

Özellikle de gün geçtikçe bebeğine psikopat gibi bağlanan anneler asıl size kocaman bi merhaba!
Evet artık sizi çok iyi anlıyorum.

Bebeğim doğduğundan beri okuduğum şu cümle resmen hayat felsefem oldu "Her bebek kendine özgüdür ve her bebeğin istediğini, anne iç güdüleriyle kolaylıkla anlayabilir. O yüzden dışarıdan gelen seslere kulak asmayın sadece kendinizi dinleyin"

Ohhh alayına isyan alayına rest, tam benlik bi moto oldu bu:)

Bebeğim henüz konuşamasa da onun ağlama tonlarından ne istediğini anlar hale gelmek muhteşem!
Acıkınca hiç susmayacak şekilde katıla katıla ağlar, gazı gelince canı yanarcasına cırlayarak ağlar, uykusu gelince yüzünüze bile bakmaz sinirli sinirli ağlar, uykuya niyeti yoksa gözler sonuna kadar açılır, uyumaya meyilliyse gözler bi noktaya odaklanır, arabada napar, avm de napar, piknikte napar, komşuda napar...her şeyi tahmin edebilmek muhteşem bi duygu ve evet evet itiraf edin sanırım ben bi süper anneyim!


Bebeğimi daha iyi anlamaya başladıkça ev işlerine yetişir oldum, ütüm, çamaşırım bulaşığım yemeğim hep programlı. O uyurken sabahın erken saatinde yemek hazırlanır, gün içinde çamaşır bulaşık makinesi çalışır, o uyuyunca asılır kaldırılır,eğer derin daldıysa ütüye başlanılır, dalmadıysa haftasonuna bırakılır.Haftaiçi her iş yetiştirilip haftasonu gezmeye hak kazanılır. Gün içinde tek dinlenme molanız emzirmek olsa da programlı davranabilmek muhteşem :) İstisnalar yok mu illa ki var, bi gün uyumaz düzeni bozulur, bi gün gazı olur düzeni bozulur, bi gün misafir gelir düzeni bozulur...

Ama olsun siz bebeğinizi istediğiniz gibi hareket ettiriyosunuz ya hepsine eyvallah:)

Hal böyle olunca özgüven tavan tabi, her şeyini biliyorum ya hiç yanımdan ayırmıyorum. Dışarı onsuz çıkmıyorum. Kızlar kafam dağılsın diye kahveye çağırıyor "Irmağı bırak gel ama" diyince iş değişiyor:) Onu bırakmadığım için henüz hiç kızlarla başbaşa kahve içmeye çıkamadım :)
Ne yapsam Irmakla yapayım istiyorum sanırım hamile psikolojisinden sıyrılamadım. Rahat ve özgür anne olabilme olayını abarttım  :)
Bu durum dışardan "of seda kafayı kırdı, cocuga bağımlı oldu," gibi algılansa da ben halimden çok memnunum :)
Ha bi tek babayla sorunumuz yok. O da benim kadar olmasa da o da kızımızın ihtiyaçlarını çok iyi anlar halde. O yüzden içim onla rahat.
Ama onun dışında siz söyleyin sizde de olmadı mı bebeğimi benden başka kimse benim gibi bakamaz düşüncesi? Söyleyin  bu sapkınlık diil de ne ? Bu durumun sonu kontrolcü, aşırı seven hatta sevgisiyle boğan anne modeli olur olmasına ama şımarmak da bizim hakkımız diil mi?
Eveet, biz biliyoruz, ve evet bizden başka kimse bizim kadar anlayamaz onun bi bakışından, biz doğurduk yahu kolay mı :)

Şimdi bana söyleyin bu minik burun bırakılıp nasıl işe gidilir?

Bize 1 yıl doğum izni vermeyen devlet utansın der ve giderim!

Sevgiler sevgiler...
sd



8 Temmuz 2013 Pazartesi

Kırk Gün Nedir, Ne Değildir!

Herkese Merhaba,

İnstagramda herkese sormuştum halbuki kırk olayı doğru mu diye..Herkes de her bebeğin kendi kitabını yazacağını söylemişti, sonuç ise kırk gün olayı benim için doğru çıktı:)




Doğumdan sonra yaklaşık 35 gün boyunca ota boka ağladım. Haberlerde ağladım, reklamlarda ağladım. Kocam uyuyunca ağladım, uyanınca ağladım, annem gelince ağladım, annem gidince ağladım. Bebeğim emse ağladım, emmese ağladım. Uzun lafın kısası ağlamayı durduramadım. Siz de sakın durdurmaya çalışmayın,kendiliğinden oluyomuş, aldırmayın. Bu dönemde kocanızın "niye ağlıyosun şimdi" sorularına kulak asmayın. Aslında kimsenin dediği hiçbir şeye aldırmayın.

Herkes Tracy Hogg olmuşken kafanızı karıştırmayın, kendi bildiğinizden şaşmayın, iç güdüleriniz size doğru yolu gösterecektir. Unutmayın siz annesiniz.

Ağlamak engel olamayacağınız bi faaliyet olacak, doktorların dediği gibi "bebeğinizi 2 saatte bir emzirin gece 3 saatte bir emzirin" laflarına takılıp bebeğe robot muamelesi yapmayın.  Zaten o bebek sizi her an emmek isteyecek, 40 dakkada bir, yarım saatte bir, hatta emmeyi bitirip gazını çıkardığınız an bile tekrar tekrar meme isteyecek.

Belki de emmek istemeyecek sütünüz gelmeyecek, ya da sütünüz azalacak hiç düşünmeyin, o bebek öyle ya da böyle büyüyecek, mamaya karşı olmayın. Bebeğiniz avaz avaz bağırırken "mama vermek istemiyorum" diye inadın bokunu çıkarmayın.

Bebeğinizin gazı varsa hatta kolik olduysa sakinleşmesi için aspiratör, saç kurutma makinesi ya da çamaşır makinesi çalıştırın. Hiç olmadı youtuba'a kolik yazın gelen envai çeşit videoyu dinletin.

Bebeğiniz çok güzel uyuyor diye altını değişmemezlik etmeyin, sonra feci pişik oluyor.

Benim geçirdiğim kırk günde ise kızım gerçekten kırk huy değiştirdi. Değişmeyen tek huyu ise gündüz uyumaması oldu. Günde 22 saat uyuması gereken bebek gündüz hiç uyumadı. Bense hiç bir iş yapamadım,tuvalete bile gidemedim. Ne zaman 40 günümüz doldu o zaman uyku saatleri oluşmaya başladı. tabi arada yine bi günü bi gününü tutmuyor ama bu bile güzel:)

Gezmeyi çok sever oldu, ben 20 günlükken kızımı gezdirmeye başladım, kendimse 4 günlükken soluğu Ankamallde aldım. Dışarı çıkmak için kırk günü beklemeyin. Zaten ölümcül bi rutinin içindesiniz. Öyle bir kısır döngü ki emzir, gaz çıkar,  alt değiştir, uyut sonra tekrar sil baştan... Sürekli aynı insanlarla bi evin içindesiniz. Akrabalar gelen giden hep aynı. Farklı bi yüz gelse, iş yerinden arkadaşlarınız gelse hemen oracıkta yakasına yapışıp "gitme" diye yalvaracaksınız neredeyse. Yıllardır kocanızı yolladığınız market bi anda gözünüze AVM kesilecek, markete gidebilmek için can atacaksınız.

Oldu ki bebeğinizi birine emanet edip ilk defa kocanızla baş başa yemeğe çıkacaksınız, döndüğünüzde yine sosyalleşemeden, yine gündemden bahsedemeden, tüm gündemi bebeğiniz yaptığınızı anlayacaksınız:)

Bu arada ben 34. haftada lansinoh göğüs bakım kremini kullanmaya başlamama rağmen göğüs uçlarım resmen koptu, parçalandı. Bebeğim günlerce kanlı süt içti. Hatta bi sabah emzirdikten sonra o kadar kan kustu ki apar topar hastaneye gittik ve midesi yıkandı kuzumun:(

Garmastan, Madecassol, Bepanten,Fitokrem, Fenirepair, Lansinoh, Sudokrem, Ayva çekirdeği, kakao yağı,zeytinyağ... denemedim şey kalmadı.

Hiç biri fayda etmedi. Bir ara sadece  sağıp verdim, bu sefer beni unutur,biberona alışır diye korktum. Uzunca bi süre tek göğüs iyileşsin diye birini gün boyu ilaçladım diğerini emzirdim. Tabi ilaçladığımı sürekli sağmak zorunda kaldığımdan 2 saatte bir yıka kurut ilaçla sağ döngüsüne girdim bu seferde:(

Göğüs kalkanını keşfettim, ilk zamanlar o kadar iyi geldi ki, ben sağ tarafı emzirirken sol taraftan da bi o kadar süt akıyordu. Kalkan sayesinde akan süt oraya birikiyordu. Ben de onları gün sonunda birleştirip poşetleyip buzluğa atıyordum. Tabi gece sadece sırt üstü yatmak zorunda kalıyordum sabaha karşı o sütler o kaplardan sağa sola akmaya başlayınca ben iyice oynatmaya başladım. Üstüm başım sürekli ıslak. Eğilip doğrulduğum an hoop sütler dışarı. Tam göğüsler iyileşti tekrar doku oluştu artık emzirebilirim diyip de bebeğimi emzirdiğim an o oluşan doku tekrar koptu. Gitmediğim doktor kullanmadığım ilaç kalmadı...

Sonuç mu? 2 ay oldu ama hala göğüs uçlarım açık yara. Ucunda hiç doku yok. Göğüs kalkanını bırakıp göğüs pedine geri döndüm. Çektiğim acıları da artık düşünmüyorum, ne zaman iyi olursa olsun diyorum. Ama hiç iyileşmeyecekmiş gibi geliyor o ayrı...

Kırk gün sonunda bebeğiniz büyüyor artık gülmeye  "agu" ya "ınga"ya başlıyor ve siz ona daha çok bağlanıp daha çok birbirinize alışıyorsunuz ya... işte "kırkı çıkmak" budur... Yoksa hep aynı şeyleri yapan bebeğe durup dururken aydınlanma gelmiyor ya :) Haksız mıyım ama :)

Yukarıda kullandığım ürünlerin sonuçları ise kısaca şöyle oldu;

Lansinoh: Nemlendirip yumuşatmadan öteye gidemedi,bende etki göstermemesinin sebebi ise benimkilerin kopmasıydı. Eğer normal göğüs ucunuz varsa tabi ki her emzirmeden sonra mutlaka sürün. Ben şimdi her şeyi bırakıp buna geri döndüm.

Garmastan: Hiç bir etkisini görmedim

Madecassol: Açık yaralar için diyor prospektüsünde ama ben uzunca bir süre kullandım ama sulandırmaktan bişe yapmadı. Sulandıkça da iyileşmedi.

Fitokrem: Bir iki gün kullandım ama etkisini görmedim.

Fenirepair: Yarayı en kısa sürede kapatan bu oldu aslında, ama emzirmeye başladığım an ucu tekrar kopunca bıraktım:(

Ayva Çekirdeği : Bunu ılık suda jelini çıkartıp zeytinyağ ile uyguladım ilk başta yarayı aniden kapattı kabuk tuttu, biz de o zaman " aa kabuk tuttu demek ki iyileşecek " dedik ama öyle olmadı. Bebeğim her emmeye başladığında o kabuk koptu kanadı. Dolayısıyla onu da bıraktım.

Sudokrem: Bu aslında bebek pişik kremi ama nette kimisi göğüs çatlaklarına çok iyi gelir demiş. HAtta kremin üzerinde de kullanılabileceği yazıyor, ama cık bundan da bi cacık olmadı...

Sonuç olarak şu an yaptığım tek şey kendi sütümü sürüp her emzireden sonra lansinohla nemlendirmek.


Sevgiler sevgiler..
sd



3 Temmuz 2013 Çarşamba

Kandırıkçı Irmak

Herkese Merhaba,

Sonunda yazmayı göze alabildim. Uzun uzadıya doğum hikayeme girmeyi düşünmesem de heyecanla bebeğini bekleyen anne adaylarına biraz detay vericem sanırım :)

Normal doğum yapmış olmanın verdiği "acımıyo kii" bakışı

Öncelikle 38. haftamın içinde benim de doğum günüm olan 5 Mayıs günü gelicek diye bir gece hastanede yatmak zorunda kaldım. Sancılarım zaten vardı ama düzensizdi. Bunlar yalancı doğum sancısı olup aslında istenen bişeymiş. 4 Mayıs gecesi 10 dakikada bire düşünce ki-sancı nası birşey derseniz bel ağrısıyla beraber kasıklarınıza birden bire vuran bi ağrı- doktorumu aradım, o da hastaneye gitmemi söyledi. Tüm hazırlıklar yapıldı, damar yolu açıldı, hastaneye yatışım başladı, biz odayı yerleştirdik, hatta açıklık bile vardı. Ne olduysa gece oldu. Sabaha karşı sancıdan eser kalmadı, Gece "Bu sabah kesin Irmağı kucağına alacaksın" diyen hemşireler şaştı kaldı. Elimizde bi dünya eşyayla arkamıza baka baka geri döndük. Doğum günüm olan 5 Mayıs hüsranla sonuçlanmıştı:(

Çok geçmeden 3 gün sonra sancılarım daha da şiddetlenmeye başlayıp ufacık minicik bi kan gelmesiyle beraber soluğu tekrar hastanede aldık. Bu sefer doktorum bebeği riske atamayacağını söyleyip beni suni sancıya bağladı. Öğleden sonra 2 gibi takılan suni sancı akşam kendini hissettirmeye başladı. Ben buralarda hiç okumamıştım. Meğer sunu sancı ölüm bişeymiş. Sancı dakikada bir geldikçe yatamıyor, hareket edemiyor, ayakta duramıyordum. Epidural alabilmek içinse 4 cm. açıklık olması gerekiyormuş. Ama saatler geçmesine rağmen bende açılma olmuyordu. 3 cm. olduğu an epidurali taktırıp serumu bağlattım. İşte o 1 saat  sancıları hissetmemeye başlayınca uyumuşum. 1 saat sonra epiduralin etkisi geçince sancı daha da şiddetlenince işte şimdi duramıyorum dedim:) Bu arada açılmam çok yavaş olduğundan suni sancı dozajını arttırdılar ama yine açılma olmadı. Tabi bu arada ben kemiklerimin ayrıldığını her hissettiğimde bağırmadım ama kocamın elini nasıl sıkmışım ona sormak lazım :) Bu sefer doktorum açılmayı hızlandırıcı bir serum taktı. Onu taktıktan 2-3 saat sonra açıklık 8 cm. e ulaşınca doğumhaneye alındım. Eşim üzerini değiştirip benim peşimden doğumhaneye girdi.

Doğumda ebe, doktorum, eşim ve ben vardık. Tabi arada anestezist de bize katılıyordu. "Sancı gelmeye başladığı an nefes al, sancı vurdukça nefesini içinde tutup ıkın" telkinleriyle 1 saat içinde kızımı doğurdum. Kimisi 3 dk. kimisi 1 ıkınmayla doğurmuş ama benim baya uzun sürdü. O sıra Irmağı alıp aşısını, kontrollerini yapıp giydirdiler. Doktorum da benim dikişlerimi yapıp bebeğimi kucağıma verip beni çıkardılar.

39+0 gebelik haftamda gece saat tam 23:54'tü Irmak doğduğunda. 9 Mayıs  diil de 8 Mayıs'ı  tercih etti kızım:)  3620 kilo ,52 cm. doğdu.
Normal doğum olduğndan ertesi gün öğlen taburcu olduk. Doğumdan hemen sonra bebeğimi emzirdim. Peşine bana kahvaltı tabağı geldi ki nasıl yumulmuşum anlatamam. Sabah kahvaltı yapmıştım sadece, ne su ne başka bişe. O da her an bir aksilik olur da sezeryana dönersek diye.

1 aydaki değişim yanaktan ibaret :)

Gelelim hissettiklerime, bi kere normal doğumda eğer kendi sancınız olur ve düzenli de olursa sakın korkmayın, hele doğumhaneye girdiğiniz an çok kolay. Ben suni sancı aldığım için sancılar ölüm gibiydi ama epidurali aldığım an hepsi geçti. Üstelik bebeğin çıkış anını yaşamak dünyada hiçbir şeyle kıyaslanamayacak bi mutluluk.

Bebeğim ilk ağladığı an ben doğum travmasınnnın şokuyla hönküre hönküre ağlamaya başladım. Hele kucağıma alıp emzirdiğimde asla tarifi olmayacak şeyler hissettim.

Güven hastanesi ve doktorum Aslı Hoca olmasaydı asla böyle güzel bir normal doğum gerçekleştiremezdim heralde. Başka bi doktor açılma olmuyor diye beni çoktan sezeryana almıştı.

Ankarada doğum yapacaklar için Güven Hastanesini mutlaka düşünmelerini tavsiye ederim.

Epidurale gelecek olursak, öyle belden aşağısını hissetmeme gibi bişe yok, doğumu daha kısa sürede gerçekleştirmek için düşük doz aldığınız zaman sancıyı da hissediyorsunuz ki daha rahat ıkınabilin. Epidural hiç istemeyen ben, suni sancının dozajı arttırıldıktan sonra kemiklerimin ayrıdığını hissedince bas bas bağırdım epidural diye. Yani öyle cengaverliğe gerek yok ben epidural istemem diye. Kısacası epidural candır:)

Doğurduktan sonra o acıların hepsini unutacaksın derler ya, sabah odada annem bana sorduğunda hiç de unutmadım cevabını yapıştırdım:) O acılar o kadar tazeydi ki :) Ama şimdi kızım 2. ayına girmek üzere ve ben gerçekten çektiğim tüm acıları unuttum. Hatta şaka gibidir ki hamileliğim boyunca az da olsa yaşadığım sıkıntıları bile...

Bi sonraki postta meşhur "lohusa depresyonu" ve meşhur "doğumdan sonra kaç kilo gitti" konularıyla karşınızda oluciim. Şimdi müsadenizle "ın-gee" diye ağlayan kızıma dönüyorum :)

Sevgiler sevgiler...
sd