20 Kasım 2013 Çarşamba

Ay Hadi Ne Zaman Çocuk?

Herkese merhaba,

Evlenir evlenmez siz de çocuk yapana kadar her gün size sorulacak bi sorudur aslında bu. Annen, baban, arkadaşların, komşun, müdürün, ofis arkadaşların kısaca herkes çocuk bekler olur. Hele çocuk sahibi olan "anne" arkadaşların daha bi ısrarcıdır. Buluştuğunuzda bütün gün oğlunun/kızının yaramazlıklarından yakınır, peşine sana ne zaman çocuk yapacağını sorar.

Bazısı da doğuştan "anne"dir. Hamilelik ve anne olmak dünyadaki tek hedefidir ve onu başarınca dünyanın bir numaralı kadını oluvermiştir. Hamileliği, doğumu ve çocuğunu sorarsınız hiç eksik bir yan yoktur. Hep çok mutlu olmuştur. Onun oğlu/kızı hep gülmüştür, 1 dakika ağlamamıştır. gece 9 da yatmış sabaha kadar deliksiz uyumuştur. Hiç hasta olmamış ya da hiç onu delirtmemiştir.

İşte böyle arkadaşlarınız varsa size daha çok baskı yapıp sizi bir an önce hamile görmek isteyeceklerdir. Eğer ki siz kötü bir hamilelik ya da doğum yaşadıysanız, kendi haline bir kere daha şükredecektir.

Bana soracak olursanız geçirdiğim hamilelik çok güzel bir dönemdi. Doğumum, sancı kısmı zor olsa da çok eğlenceliydi, bebek büyütme kısmı ise çok çok çok zor olsa da dünyada eşi benzeri olmayan sürekli mutluluk hormonu salgılatan kısım:) Hani klasik ama" bir gülüşü her şeyi unutturur", gerçekten öyle! Misal ben bu yayını yazarken saat 23:00. Yaklaşık iki saattir Irmağı yatır kaldır yapıyorum. Uyku sinyali veriyor ama yatağa yatınca ağlıyor, kaldırıyorum oyun oynatıyorum yine ağlıyor, üstelik babası da evde değil, ben tek başıma işten gelmiş bi vaziyette geldiğimden beri oyun oynuyorum ama yok, bi huysuz. Sinirlerim bozuldu, oturdum ağladım, keşke annem burda olsaydı, gelir beni uyutur o da Irmağa bakar diye düşündüm:( Sonra en nihayetinde şimdi uyudu (Gece 40 dakikada bir uyandı) ama benim sinirlerim alt üst durumda . Yataktan alıyorum kucağımdayken "neden uyumuyorsun anneciğim ?" diyorum, önce şaşkın şaşkın bakıyor, ben tabi hiç pas vermiyorum gayet ciddiyim. Birden ağzını sonuna kadar açıp gülmeye başlıyor, işte o an bende yelkenler fora. Bi insana delice kızıp saniye sonra affetmek,evlattan başka kimse için geçerli olmaz,net.

Evliliğimizin 3. yılı Irmak aramıza katıldı. Bence tam yerinde bi karardı. Çünkü gezdik,tozduk tatiller yaptık ve Ankara'da artık yapabileceğimiz farklı hiçbir şey kalmamıştı. Tabi biz hiç bir zaman "ay keşke daha erken yapsaydık" da demedik.

Bi kere şunu unutmayın, hayatta delice bağlı olduğunuz ve "asla onsuz yapamam" dediğiniz kim varsa, eşiniz,sevgiliniz, anneniz, babanız, kediniz,köpeğiniz,dostunuz...işte evladınızı ondan daha da çok seveceksiniz! Bir anne olarak 2 saat onu bırakıp dışarı çıktığınızda aklınız onda kalacak, ona kavuşmak için dakikalar sayacaksınız. Kocanızla başbaşa bi yemeğe kaçsanız bile manyak gibi telefonunuzda onun fotoğraflarına bakacaksınız. Alışveriş yaparak rahatlıyorsanız artık "woman"dan" baby"e geçiş dönemine gireceksiniz. "Ay ben uykusuzluğa dayanamam, hem uykum da ağırdır öyle gece gece uyanamam..." deseniz de "uyku" kelimesi hayatınızdan çıkacak. İşin garip tarafı hayatınızdan çıkmakla kalmayıp,lugatınızdan da çıkacağı için uyku gibi bi gereksiniminiz kalmayacak:) İşin özeti, o bebek var ya o bebek, hayatınızın tam ortasına oturacak ve dünyanız onun etrafında dönmeye başlayacak. Ama artık öyle monoton bi dönüş değil. Bol sevinçli, bol kahkahalı, bol "ilk"li, bol gözyaşlı, bol sevgi dolu...Allah'ım bu duyguyu yaşamayı herkese nasip etsin inşallah...Çünkü bence hayatta tadılabilecek TEK en güzel duygu.

Baştan bunları söyleyim de işin zor kısımlarına şimdi geçeyim:)

___Hamilelik Dönemi___

İlk 3 ay uzanma,eğilip kalkma rutin geyiklerinden başka kimse midenizin deli gibi bulanacağından bahsetmemiştir. Ne ilaç, ne nane limon fayda etmez. Bir tek gece yatarsın o keser. Sabah uyanırsın yine başlar. Hamileliğin ilk 3 ayı, "ulan ilk aylar böyleyse 9 ay napıcam ben?" demekle geçer. Hamilelikten soğur, "bir daha asla çocuk yapmam" naraları atarsınız.
3. ay sonunda güzel bi gelişme olarak mide bulantıları kesilir-kiminin 9 ay sürermiş- karnınız çıkmaya, siz aldığınız kilolara takmaya başlarsınız. Günler geçtikçe karnınız daha da büyür. Henüz aşağıya inmeyen bebeğiniz kafasıyla akciğerlerinizi sıkıştırır,nefes almakta güçlük çekersiniz. Bir ara midenizin üzerine yerleşir o zaman da reflüden ölücem galiba diye düşünürsünüz. Son zamanlarda bel ağrıları ve uyuşmalar başlar. Sabah yataktan felçli gibi kalkar, elinizi ayağınızı açana kadar yine hayata küsersiniz.
Tabi tüm bunları yaşarken gerçekten hayata küsmeyin. Unutmayın ki o bebek sizin mutluluğunuzla büyüyecek. Ben bu saydıklarımın hepsini yaşadım ama hiç mutsuz olmadım. Biliyorum hepsi dönemseldi ve geçecekti. Karnım burnumda eğlenmeye de gittim sabahtan akşama kadar alışverişe de... Hamilelik , bebekli hayatın  balayı kısmıdır,değerini bilin. Çok naz yapıp da kendinizi de bunaltıp etrafınızdakileri de darlamayın. Sizin gibi milyonlarca kadın hamile ve gün içinde binlerce kişi doğum yapıyor. O yüzden işi çok özele indirgemenin hali yok;) Doğanın en kabul edilesi kanunu doğurmak:)

___Doğum___

Buradaki postta doğumumdan detaylı bahsetmiştim, normal doğum yaptığım için sanırım doğum anı bana bir mucize gerçekleştirdiğimi en derin hazla yaşatmış, sanki tüm dünyaya sahip olmuşum gibi hissetmemi sağlamıştı. Mutluluktan hıçkıra hıçkıra ağlamış, Irmağa her baktığımda  bu mucizeyi normal yoldan yaşayabildiğim için Allah'a binlerce kez şükretmiştim.
Kısaca, gayet net ve açık söylüyorum ki tekrar normal doğum yapabilmek için sabırsızlanıyorum :)

___Bebekle Hayat___

İşin en zor, en manyakça kısmı burası aslında. Bi kere şunu baştan kabul etmek lazım, o bebek artık sizin hayatınızda. Ne kadar anneye, bakıcıya bıraksanız da o bebeğin hayatı boyunca size ihtiyacı olacak. Siz eğitim verip siz yönlendireceksiniz. O yüzden "aman o biraz büyüyünce yaparım, aman şimdi onla bu mekana gidilmez" diye düşünmeyin.
Biz doğumdan beri her şeyi Irmak'la yaptık. Her yere birlikte gittik. Hatta Ankara'da mezeleri çok güzel olan bi mekanı arayıp mama sandalyelerinin olup olmadığını sorunca, garson " Ama hanımefendi konseptimiz meyhane olduğundan genelde çocuksuz gelir misafirlerimiz" deyince baya bi bozulmuştum:)
Pazara, çarşıya, AVMye, Anıtkabir'e, pikniğe, eşe,dosta,düğüne derneğe hep Irmakla gittik. Onunla hep daha çok eğlendik. Hiç bir zaman "ya şimdi başbaşa bi tatile gitmek vardı" diye düşünmedik. Çünkü biliyoruz ki artık onsuz bırakın 1 gün geçirmeyi , 1 saat ayrı kalamaz hale gelmiştik.
Evet yeni doğduğunda eşimle beraber yemek yiyemez olduk, önce ben oyaladım Irmağı, sonra babası. Evet, geceleri beraber kalkıp gaz çıkarma ve ayakta sallama seanslarımız oldu. Uyumuyor diye ona kızıp, sonra birbirimize bağırıp çağırdık. Evet ek gıdaya geçişte yedi yemedi diye sinir stres olduk. Evet ek gıda hazırlamak uğruna bütün gün mutfaktan çıkamaz hale geldim ve evet kabul edelim ki çocuk bakmak gerçekten dünyanın en zor işi. Babası 1-2 saat onunla başbaşa kalmaya korkarken siz 7/24 onun yanında olmak zorundasınız.

Ha tabi bunların yanında ayrıca ilk 40 gün benim derdim sadece Irmağı besleyip uyutmak değildi. Meme ucu yarıkları, sürekli tekrarlayan mastit, gece 39lara dayanan ateş, antibiyotikler, süt sağma makinasıyla bütünlük, normal doğum sonrası yaşanan enfeksiyonlar derken kendimi kaybetmiştim. Sizin sağlığınız iyiyse daha sabırlı olabilirsiniz.

Bunların hepsine hazır olun. Yazının başında dediğim gibi, bunlar buzdağının görünmeyen yüzü olsa da o buz dağına ulaşmak hayatta yapılabilecek en en en güzel şey. Evlat, annenin en değerli hazinesi. Anne olmak milyonlarca ayakkabı, milyonlarca çanta, milyonlarca kitap, evler, arabalar,makamlar, yatlar, katlar, ne isterseniz isteyin...hepsine sahip olmaktan kat be kat güzel,tartışmasız.



Sevgiler sevgiler..
sd




2 yorum:

Kuzununannesi dedi ki...

Iste tum bunkari anlatmistkm bende ehahahha hele buyuk konusmamayla ilgili yazim var ki aman amam ;) simdi sirada hadi kardes ne zaaman sorusu cevabi oyoooooo

escapist pudisse dedi ki...

cevabı yok mu:) olmaz olmaz kardeş şart kelebegim ahahahha